Öğretmenler, ebeveynler ve öğrenciler her yeni eğitim yılına yeni beklentiler ve yeni korkularla başlar. Özellikle de bir öğrencinin davranış sorunlarıyla dolu bir geçmişi varsa. Davranışsal olarak zorlayıcı olan öğrenciler ve onların ebeveynleri, öğretmenler için en büyük stres kaynaklarından biri olarak tanımlanır ve öğrenci davranış problemleri, öğretmenlerin mesleği zamanından önce bırakmalarının bir numaralı faktörü olarak görülür. Amerika ve Kanada’daki okullarda verilen cezaların, okuldan uzaklaştırmaların ve fiziksel cezalandırmaların oranı astronomik düzeylere ulaşmış durumda.
Davranış problemleri olan çocukları anlamak ve onlara yardım etmek zordur ve geleneksel okul disiplin uygulamaları genellikle işe yaramazlar. Etkili müdahale, yeni bakış açıları ve yeni uygulamalar gerektirir. İşte daha önce eğitimpedia’da Ya Çocuklara Disiplin Vermekle İlgili Bildiğimiz Her Şey Yanlışsa? isimli yazısıyla yer verdiğimiz Dr. Ross W. Greene‘den size yardımcı olabilecek bazı önemli noktalar:
Suçlamayı Bırakın
Her ne kadar bu biraz klişeye dönüşmüş olsa da yine de ebeveynlerin ve eğitimcilerin bir çocuğun okuldaki zorlayıcı davranışlarından dolayı birbirlerini suçlaması çok sık görünen bir durumdur (Ve elbette her iki yetişkin grubu da sıklıkla çocuğu suçlar.). Okuldaki eğitimciler, bu zorlukların sebebi olarak ideal olmayan aile şartlarını işaret eder çoğunlukla. Ancak çocukları problemli davranışlarda bulunduklarında okulda ebeveynlerin olmadığını hatırlamak önemli. Ayrıca iyi davranışlar sergileyen çocukların birçoğunun pek de ideal olmayan aile ortamlarından geldiğini söylemekte de fayda var. Ebeveynleri suçlamak, okuldaki eğitimcilerin olumlu anlamda etkileyebilecekleri faktörlere karşı “kör” olmalarına sebep olur. Ayrıca eğitim yılında okulda geçirilen günde altı saat, haftada beş gün ve yılda dokuz ay içinde, evdeki olumsuz koşullardan bağımsız olarak yapılabilecek pek çok iyi şey olduğu gerçeğini gözden kaçırmalarına neden olur. Ayrıca ebeveynleri suçlamak, genellikle “problem” olarak görüldükleri gerçeğinin oldukça farkında olan bu insanlarla işbirliği yapmayı da zorlaştırır.
Suçlama karşı tarafta da aynı şekilde yaygın olarak görülür. Eğitimciler, zorlayıcı davranışları olan öğrencilerin sınıfın dikkatini dağıtmalarıyla baş etmenin ne kadar zor olduğunu ebeveynlerin genellikle takdir etmediklerini hissederler. Özellikle öğretmenler, bütün öğrencilerin testlerden yüksek puan almaları baskısını aşırı derecede hissettiklerinde. Her ne kadar eğitimcilerin çoğu davranışsal olarak zorlayıcı olan öğrencilerine çok emek verseler de, bu görevi en iyi şekilde nasıl yerine getirebilecekleri konusunda eğitim almamışlardır.
Eksik Motivasyon Yerine Eksik Becerilere Odaklanın
Geçtiğimiz 40-50 yıl içinde davranışsal olarak zorlayıcı çocuklar üzerine yapılan tüm araştırmalardan elde edilen belki de en ilgi çekici veri, zorlayıcı davranışa sebep olan en önemli faktörün eksik motivasyon değil aslında eksik beceriler olması. Bu belki de bu çocuklarla ilgili “ilgi isteyen”, “motivasyonu düşük” ve “sınırları test eden” gibi tanımlamaların neden doğru olmadığını da açıklıyor. Ayrıca tüm o sticker tablolarının, molaların, odaya gönderilmelerin, cezaların, uzaklaştırılmaların ve şaplakların pek de yardımcı olmamasının nedenini ortaya koyuyor. Bir çocukta eksik olan becerileri – esneklik/uyum, hayal kırıklığı toleransı ve problem çözme gibi becerileri – belirlemek çok daha verimli bir hareket. Bu, bir çocuğun okuldaki akademik ve davranışsal beklentileri karşılamasını zorlaştıran gerçek faktörleri daha doğru anlamamızı sağlayacaktır. Bir başka deyişle davranışsal problemler, gelişimsel gecikmenin bir formudur ve gerçekten okullarda görülen diğer gelişimsel gecikmelere (Okuma, yazma, dil, matematik konusunda) oldukça benzerler. Ayrıca eksik becerileri belirlemek, yetişkinlerin davranışsal problemleri yüzünden öğrencileri suçlamasını da engelleyecektir kesinlikle. Eğer bir çocuk “iyi” olabilseydi, “iyi” olurdu.
Davranışlar Yerine Problemlere Odaklanın
Bir öğrenci beklentileri karşılama konusunda zorluk yaşıyorsa, yetişkinler için öncelikle bir öğrencinin gösterdiği davranışlara – vurma, ısırma, çığlık atma, küfür etme, kavgacı olma vs. – odaklanmak çok caziptir. Ama bu davranışlara (Ben bunlara genellikle çözülmemiş problemler diyorum.) sebep olan problemlere odaklanmak genellikle çok daha verimli bir sonuç verir. Bu problemler neler olabilir? Örneğin belli bir sınıf arkadaşıyla teneffüste geçinme konusunda zorluk yaşama, öğle yemeği için sırada bekleme zorluğu yaşama, çember saatinde belli bir akranının yanında oturma zorluğu yaşama, belli bir akademik çalışmada zorluk yaşama… Odaklanmadaki değişim, yetişkinin rolünü davranış değiştiriciden problem çözücüye çevirmeyi sağlar.
Sınıf öğretmenlerinin, rehberlik danışmanlarının ve okul yöneticilerinin bir eğitim yılı boyunca bir öğrencinin sadece davranışlarına odaklanması hiç de az rastlanan bir durum değildir. Bu eğitimciler, veliler ve öğrenciler için moral bozucudur ve zamanla çocukların umutsuz, yabancılaşmış ve mahrum bırakılmış hissetmelerine sebep olur. Aslolan, eksik becerileri ve çözülmemiş problemleri belirlemektir.
Sorunları Tek Taraflı Olarak Çözmek Yerine İş Birliği İçinde Çözün
Yetişkinler problem çözücü moduna geçtiklerinde bile bir öğrenciye empoze edebilecekleri tek taraflı çözümler geliştirirler. Bu çözümler de genellikle çözümden faydalanması hedeflenen esas kişinin, yani öğrencinin, hiçbir bilgisine ya da ilgisine dayanmaz. Yetişkinlerin bir öğrencinin zorlayıcı davranışlarını mükemmel bir şekilde kavrayacaklarına ve önerecek muhteşem çözümleri olduğuna dair hiçbir şüphe olmasa da o öğrenciyi iş birliği yapan bir ortak olarak görmek çok daha iyi bir çözümdür. Zorlayıcı davranışlara sebep olan problemler hakkında aşırı önemli bilgiler sağlayabilecek ve bu problemlerin nasıl çözülebileceğine dair (Genellikle şaşırtıcı) fikirleri olan önemli bir ortak.
Aynı şey, veliler ve öğretmenler arasındaki problemleri çözmede de kullanılabilir. Genellikle öğretmenler ve yöneticiler çözümler empoze ederler ve hem öğrencilerin hem de velilerin kararlarına uymalarını beklerler. Bir kez daha söylemek gerekirse, yetişkinler için o öğrencinin önünü gerçekten tıkayan şeyin ne olduğu konusunda (Öğrencinin kendisinden gelen ciddi bir katılımla) bir fikir birliğine varmaları ve çözümler için birlikte çalışmaları çok daha iyidir. Problemleri bu şekilde çözmenin pek çok faydası vardır. Hem velilerin hem de eğitimcilerin aynı çocuğa sunacak kendilerine özgü uzmanlıklarının olması ve çözümler umulduğu kadar işe yaramadığında (Bu çözümler bir takım çabası olduğu için) suçlayacak kimsenin olmaması bunlardan sadece bazıları.
Bu arada işe yaramayan çözümler, zorlayıcı çocuklarla baş etmenin cezalandırıcı ve tek taraflı yollarından oluşan eski yöntemlere dönme sebebi olmamalıdır. Aksine bunlar, problem çözme “masasına” geri dönüp önceki çözümün misyonunu neden yerine getiremediğini anladıktan sonra daha gelişmiş çözümler bulma sebebi olmalıdır.
Problemleri Acilen Çözmek Yerine Proaktif Bir Şekilde Çözün
Okullardaki müdahalelerin bir çoğu olayın en “sıcak” anında acilen ve tepkisel olarak gerçekleşir. Ancak bu, problemleri çözme konusunda çok kötü bir zamanlamadır ve neden pek çok problemin çözümsüz kaldığını açıklamamızı sağlar. Neyse ki okullar, “Eksik Becerileri ve Çözülmemiş Problemleri Değerlendirme” yöntemini rutin olarak kullandıklarında, zorlayıcı olaylar oldukça öngörülebilir olurlar. “Sahne”, problemleri çözme konusunda iş birliği yapmak ve proaktif olmak için planlanmıştır.
Pek çok okulda, riskli öğrencileriyle problemleri çözmek için gereken zamanın zaten meşgul olan programlardan alınması gerektiği gibi bir gerçek vardır. Ancak eğitimciler öğrencileriyle iş birliği içinde ve proaktif olarak problemleri çözmeye başladıklarında zamanla ilgili problemler de sona erer. Çünkü bu program bir süre uygulandıktan sonra zaman içinde problemleri iş birliği yaparak ve proaktif olarak çözmenin aslında zamandan tasarruf etmeyi sağladığı anlaşılır.
Bu yazı MEKTEBİM KOLEJİ tarafından desteklenmektedir.