Charlie Brown ve köpeği Snoopy’nin maceralarını anlatan çizgi film serisini biliyorsanız, Charlie Brown’ın dünyasındaki boğuk trompet sesli yetişkinleri de bilirsiniz, özellikle de öğretmeni Bayan Othmar‘ı. İlkokulda beş yıl öğretmenlik yaptıktan sonra öğrencilerimi uyutacak kadar sıkıcı olmadığımdan eminim artık, ama yine de öğretmenin konuşması ile öğrencinin çalışma yapması arasındaki doğru dengeyi yakalayıp yakalayamadığımı hala merak ediyorum.
Araştırmalar uzun yıllardır, öğrencilerin “yaparak” öğrendiği fikrini destekliyor. Örneğin, araştırmalara göre okuma ve tekrar okuma konusunda düzenli pratik, okuduğunu kavramayı ve okumada akıcılığı artırdığı gibi kelime dağarcığını ve bilgisini de zenginleştiriyor. Ayrıca okuryazarlık becerilerini bütünleştirmek adına öğrencilerin okuma ve yazmayı, konuşma ve dinlemeye bağlamak için bolca zamana ihtiyacı bulunuyor. Bu özellikle, sözel dilleri okuma ve yazma becerilerinden çok daha ileri olan küçük çocuklar için önemli.
Öğrencilerin, çıtayı yüksek tuttuğumuz okuryazarlık derslerindeki hedeflerimize ulaşmalarını sağlamak için elimizden gelenin en iyisini yapsak da tam da oraya ulaşmalarını sağlayacak çalışmaları yapmalarına daha fazla fırsat vermeyi gözden kaçırıyor olabilir miyiz?
İşin çoğunu öğrenciler, azını biz yapsak ne olur?
İki eğitim danışmanı Jan Burkins ve Kim Yaris’in yazdığı “Esas İşi Kim Yapıyor?” isimli kitapta, dengeli bir okuryazarlık dersinin yapısına yönelik küçük ama güçlü düzenleme önerileri yer alıyor. Bu önerilerden yola çıkan ülke çapında birkaç öğretmen grubu olarak bir pilot çalışma hazırladık. Bu çalışmada, öğrencilerin sahiplenme duygularını artırmak için “öğretmen konuşması”nın azaltılması önerildi. Bazılarımız derslerde kendini videoya kaydetti, bazıları bu konuyu mesleki gelişim seminerlerine ve toplantılarına taşıyarak sürekli tartıştı. Uygulamak için yeni stratejiler geliştirdik ve sonra tekrar bir araya gelip etkileri üzerinde konuştuk.
Tüm öğrencilerin okuryazarlığa kendilerini daha fazla vermeleri için daha zengin fırsatlar yaratmayı umut ediyorduk. Altı hafta sonra projeye katılan öğretmenlerin yüzde 90’ı sınıfta daha az konuştuklarını ve öğrencilerin daha fazla çalışmayla meşgul olduğunu bildirdi. Bütün öğretmenlere göre bu, bir zamanı değerli kullanma çalışmasıydı.
İşte “Esas İşi Kim Yapıyor?” projesine katılan öğretmenlerin sınıflarında en etkili olduğunu düşündükleri önerilerden bazıları:
Soruları bütün öğrencilere sorun
Esaslı bir soru sorduktan sonra sadece havaya kalkan birkaç ele söz vermektense, Düşün-Eşleş-Paylaş ya da Herkes Yazar gibi çalışmalar yapın. Bu öğrencilere, bütün sınıfla paylaşmadan önce kendi düşüncelerini düzenleyebilmeleri için ihtiyaç duydukları zamanı verir. Yardımcı öğretmenimle birlikte, daha karışık metinleri sesli okuma sırasında beyaz el yazı tahtalarını kullandık, böylece birinci sınıf öğrencilerimiz tepkilerini yazabildi ya da çizebildi. Buna ek olarak, sadece birkaç öğrencinin düşüncelerini duymak yerine neredeyse bütün öğrencilerin düşüncelerini görebildik.
Bırakın öğrencilerin sesleri sınıfta yankılansın!
Sınıftaki konuşmalar genellikle öğretmen ile her seferinde tek bir öğrenci arasında geçen bir “ping pong maçı” gibidir: Öğretmen soruyu sorar, öğrenci cevap verir, öğretmen cevabı değerlendirir (Mesela, “Aferin!” der.) ve bu döngü böyle devam eder. Bu projeye katılan öğretmenlerden biri şunu itiraf etti: “Kendimi videoya kaydetmeye başlayana kadar bunu yaptığımı asla bilmiyordum!” Öğrencilerden birbirlerini dinlemelerini ve birbirlerinin fikirlerine cevap vermelerini isteyerek ping pong maçından çok “voleybol maçı” tarzında bir tartışma yaratmak için kendinizi zorlayın. Benim sınıfımda “Katılıyorum”, “Katılmıyorum” ya da “Eklemek istiyorum” için sessiz el işaretleri kullanıyoruz.
Öğrencilerin okuyarak geçirdikleri zamanı artırın
Öğrencilerimiz okuma işini ne kadar fazla yaparlarsa, o kadar iyidir! Biraz farklı yollar denemek ya da stratejik destek sağlamak için eşli okuma, yankılı okuma (Öğretmen bir bölümü okur, öğrenci tekrar eder.) ya da koro halinde okumayı (Hepimiz birlikte okuruz.) deneyin. Öğretmenlerimiz, tekrar okumayı açıklamalarla ya da kanıt aramalarla birleştirmenin, öğrencilerin ilgisini metne çekmek ve onları tartışmaya hazırlamak için harika bir yol olduğunu buldu!
Bağımsızlık kazandırın
Öğrencilerime kaç kez, “Dikkat, bu bölüm biraz zor!” diyerek belli bir strateji kullanmaları konusunda onlara model oldum ya da teşvik ettim? Bu, o metnin ya da sorunun zorluğuyla baş etmelerini (ve dersin sorunsuz bir şekilde devam etmesini) sağlayabilecek olsa da muhtemelen kendi bağımsız pratiklerine aktarabilecekleri bir şey olmayacaktı. Çocuklardan, neyin zor olduğunu ve bunu nasıl çözümleyebileceklerini değerlendirmelerini istemek, bu çalışmayı kendi başlarına yapmalarını sağlayan kasları esnetecektir!
Bu yüzden kendinize, sınıfınızda konuşarak ne kadar zaman geçirdiğinizi sorun. Konuşmanıza biraz mola verin ve öğrencilerin çalışmaya koyulmalarını sağlayın!