Öğrencilik yıllarımda, eğitim fakültesinin eğitim bilimleri derslerinde amaç, hedef, davranış sözcükleri üstünde önemle durulan anahtar kavramlarımızdı. Amaç, en kapsamlı olan ve esas ulaşılmak istenen iken, hedef amaca giden yoldaki adımlardı. Bu adımlara ulaşmak için de öğrencilere kazandırmak zorunda olduğumuz davranışlar vardı. Uzun yıllar bu sözcüklerle çalıştıktan sonra daha basit bir dile geçiş yaptık: “Kazanım”. MEB, öğrencilerin ulaşmalarını istediği basamakları “kazanım” sözcüğü ile ifade etmeye başladı. Yıllar sonra eğitim bilimi geliştikçe bu sözcük de değişir, yerine yenisi gelir ama hiç değişmeyecek olan sınıfta yapılacak olan öğrenme yolculuğunun ulaşmak istenildiği yerdir. Sistemler ya da sözcükler değişse de öğrenme yolculuğu devam edecek ve bu yolculuğu anlamlı kılan da yolun kendisi olacaktır.
Bu öğrenme yolculuğunda, öğretmenlik yıllarında düşünmediğim bir şeyi yönetici olunca fark ettim. Biz öğretmenler derste bir şeye odaklanarak öğretme gayretine o kadar çok kaptırıyoruz ki kendimizi, öğrencilerin bu öğrenme ortamında ne aldıklarını ya da neyi alamadıklarını gözden kaçırabiliyoruz. Biz öğrencilere bir mesaj iletmeye çalışırken onların aldığı mesajla bizim vermeye çalıştığımız mesajın her zaman aynı olduğu yanılgısına düşüyoruz.
Ders gözlemi için dersine konuk olduğum sosyal bilgiler öğretmeni, harita çeşitlerini ve harita çeşitlerine göre bu haritalarda yer alan işaretlerin anlamlarını işliyordu. Siyasi ve fiziki harita farklılığı anlatılan konunun can alıcı bölümüydü. Bir-iki öğrencinin yanına yaklaştım ve “Ne öğreniyorsunuz?” diye sordum. Öğrencilerden biri sessizce, “Harita çizmeyi.” derken bir diğer öğrenci “Türkiye’nin bölgeleri.” dedi. Oysa dersin kazanımı bölgeler değil, harita türleriydi. Belki de ders anlatımı sırasında öğrencilerden gelen bölgelerle ilgili isimler bir diğer öğrencinin odağının değişmesine neden olmuştu. Derste ne yapıldığının bizim tarafımızdan değil, öğrenciler tarafından bilinmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ders sırasında geri bildirim almak, dersin kazanımını öğrencilere sormak odağın doğru yerde olup olmadığının kontrolü açısından değerli olabilir.
Bunu anlamak için de tüm öğrencilerle anlamında ortaklaşılan bir sözcük işe yarar olacaktır. Ben derslerimde bu sözcüğü “altın bilgi” olarak seçmiştim. Öğrencilere, “Sizce bu dersin altın bilgisi ne?” diye sorduğumda dersle ilgili en can alıcı cümleyi söylemeye çalışıyorlardı. Bu cümle derste öğrenilen ya da öğrenilmesi gereken en değerli şeyi süzmeleri açısından işe yarar oluyordu. Ben de bu sayede dersin benim açımdan kazanımı ile öğrencilere geçen arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığına bakabiliyordum.
Dersin sonunda “Ben ne anlatıyorum, onlar ne anlıyor.” dememek için adı ister altın bilgi olsun isterse farklı sözcüklerle yenisi oluşturulsun, dersle ilgili kazanımın öğrenciler için de aynı olduğundan emin olmak, dersin odağının kayıp kaymadığını kontrol etmek için yararlar olacaktır.
Müjdat Ataman
Okul Müdürü
https://www.mujdatataman.com.tr/