Devlet okullarıyla özel okulların birbirinden farklı oldukları inkar edilemez. Yine de devlet okulu öğretmenleriyle kurduğum ilişkiler ve yaptığım sohbetler, bugün olduğum özel okul öğretmenine dönüşmemi sağladı. Sadece kendi okulunuzun değil, kendi okul türünüzün dışındaki öğretmenlere de ulaşmanız konusunda sizi teşvik etmek isterim. Aşağıdakilerin hepsi kendi yaşadığım deneyimler. Ve bu deneyimler bana en iyi uygulamaların her sınıfta bir yeri olduğunu gösterdi.
1. Öğretimi Farklılaştırmak
Yeni bir öğretmen olarak her öğrencinin aynı şekilde öğrenmesini bekliyordum. Çoğunlukla da aynı okuma ödevlerini ve ders notlarını gözden geçirerek öğrenmelerini. Bir bireyin kendine özgü öğrenme tarzına hitap etmek için dersi farklılaştırma adına berbat bir iş çıkarıyordum. İki sene önce bir öğretmenle konuştuğumda her şey değişti. Bana şöyle demişti: “Benim için rahatsızlık verici olan bir tarzda öğretiyor olabilirim. Ama bu sorun değil. Benim başarım, öğrencilerimin başarısından gelir.”
Daha fazla başarı yakalamak için artık öğrencilerime birer birey olarak ders vermek için çabalıyorum, bir topluluk olarak değil. Ve bu bazen farklı öğrencilerinize farklı şekilde öğretmenizi ve davranmanızı gerektiriyor. Bana ilham veren öğretmenin dediği gibi, “Adil olmak her zaman eşit olmak demek değildir.” Ve ben gelişimsel anlamda sadece ders verdiğim yaşlar ve sınıflar için değil, her özgün birey için de en uygun olanı yapmak istiyorum. Elbette her zaman başarılı olamıyorum ama farklılaştırılmış öğretimi hayata geçirmek için çaba gösteriyorum. Bu konu hakkında kendimi geliştirmek için bu yaz zaman ayırmayı planlıyorum. Ve bana ilham veren öğretmenin sözlerini asla aklımdan çıkarmamayı.
2. Esnek Bir Öğrenme Ortamı Yaratmak
Sınıf yönetimi becerilerim – daha doğrusu beceriksizliğim – hakkında yeniden düşünmemi sağladığı için bir başka öğretmene daha minnettarım. Birkaç yıl öncesine kadar sınıfta geçirdiğim zamanın çoğunu saplantılı bir şekilde öğrencilerin dikkatlerini kontrol etmek ve laptoplarını düzgün bir şekilde kullanmalarını sağlamak için harcıyordum. Ayrıca her öğrencinin aynı kaynaklarla aynı hızda gelişme göstermesini bekliyordum. Bu, ilgi eksikliğini, güvensizliği ve husumeti doğuruyordu. Ancak bana ilham veren bir öğretmenle konuştuktan sonra her şey değişti. Bana şöyle demişti: “Sınıfımda minderlerde oturmuş kitap okuyan çocuklar var. Masada oturup birbiriyle konuşan, bir aleti kullanmaya çalışan ya da bilgisayar başında olan çocuklar var. Dışarıdan her şey çılgınca görünüyor ama aslında çocuklar sadece bir şeyler üzerinde çalışıyor ve öğreniyorlar.” Benim sınıfım hala bu öğretmeninki gibi görünmüyor ancak onun sayesinde ben de öğrencilerimi daha rahat bırakmayı keşfettim. Dersin konularını anlamak ve çalışmalarını tamamlamak için sınıftaki zamanlarını nasıl kullanacaklarına ve hangi kaynakları kullanacaklarına kendileri karar veriyor artık. Ancak yine de sınıf yönetimi konusunda kendimi daha fazla geliştirmem gerektiğini biliyorum.
3. Hatayı Sert Bir Şekilde Cezalandırmamak
Bu iki harika öğretmenle konuşmadan önce öğrencilerin sınavlara ve değerlendirmelere yeniden katılmalarına ya da çalışmalarını geç teslim etmelerine çok nadir izin verirdim. Belli bir noktadan sonra bu katı politika sadece tek bir konuda etkili olduğunu kanıtladı: Derslerde zorlanan öğrencilerin, kendini geliştirmeye çalışmanın gereksizliğini anlamalarına yardım etmek.
“Öğretmenler, çalışmalarını zamanında teslim etmediklerinde ya da onları başarılı bir şekilde tamamlamadıklarında öğrencilerine düşük not vererek onların ‘yetersiz’ olarak kalmalarını sağlıyor.” demişti bana bu öğretmenlerden biri. Ve şöyle devam etti: “Geleceğe taşımak istediğim mirasım gerçekten bu mu? Yetersizlik. Ama sosyal ortamlarda bütün meslektaşlarıma, ‘Elime düştü. Tek bir teslim tarihini kaçırsın, sınıfıma adımını bile atamaz.” diyebilmek. Ya da belki de, ‘Dinle şımarık çocuk, kendini toparladığında ya da daha iyi hissettiğinde söyle de ikinci ya da üçüncü tur değerlendirmeye ben de katılayım da bilgime bilgi katayım.’ diyebilmek. Acaba bunları söyleyebilmek, bir çocuğu çalışmalarını zamanında teslim etme konusunda başarısız diye etiketlemekten daha mı büyük bir hediye?”
Bu tavsiyeyi dinlemeye karar verdim. Eğer bir öğrenci kötü bir not aldıktan sonra iki hafta içinde bana gelirse, çoğu zaman ona benzer bir değerlendirme daha yapıyorum. Sonuçta nihai hedef, öğrencinin konuya tamamen hakim olması öyle değil mi?
4. Problem Çözmeyi ve İnovasyonu Teşvik Etmek
Bana ilham veren bir diğer öğretmen bir matematik öğretmeni. Tüm öğretmenlik hayatı boyunca öğrencilerinin tutkuları ve yaratıcı enerjileri ile bağ kurmak için daha fazla şey yapmak gerektiğini düşünen bu matematik öğretmeni, öğrencilerinin gerçek dünyaya ait problemleri öğrenmesine ve onlara çözümler geliştirmesine yardımcı olmak için proje-tabanlı öğrenmeyi kullanıyor.
“Bizim seri bir şekilde inovasyon yapan, problem çözen, yaratıcı düşünen, risk almaktan korkmayan, sadece cevapları tekrarlamak istemeyen ve hayatlarındaki tutkuları bulan insanlar yetiştirmemiz gerekiyor.” diyor bu harika öğretmen. Ve şöyle devam ediyor: “Tutkuyla bağlı olduğunuz bir alanda çalıştığınızda, en iyi işinizi ortaya koyarsınız.”
Öğrencilerimi sadece risk alma ve öğrendikleri şeyi sorgulama konusunda değil, aynı zamanda meraklarının ve tutkularının dünyanın daha iyi bir yer olmasına nasıl yardım edebileceği konusunda da teşvik etmemi sağladığı için bu değerli matematik öğretmenine minnettarım.