Madem herkes, iletişim becerilerini yazıyor. Ben de iletişememek üzerine yazmak istedim.
Yazarken fark ettim; iletişememe becerilerini geliştirmek o kadar kolay değil çünkü uymamız gereken çok temel kurallar var:
- Bir kere karşımızdakini asla dinlemeyelim. Bırakalım, o kendi kendine konuşsun. Bizim odağımızsa ancak ve ancak kendimizde olsun. O konuşurken dinliyormuş gibi yapabiliriz ancak o sırada, bizim vereceğimiz cevapları, o susunca ne diyeceğimizi, hatta akşamki maçı veya evdeki işleri düşünelim. Aslında konuşturmasak daha iyi olur ama bunu başaramıyorsak en azından dinlememeyi başarmaya çalışalım.
- Konuşmalarımızda hep “Ben, bence, bana göre, benim için…” diye başlayalım. Hem kim oluyor ki başkaları ben varken?
- Bir eleştiride bulunurken işe değil, karaktere yönelik söylemlerde bulunalım. Kişinin performansını değil, kişiliğini eleştirelim. Mümkünse yerin dibine sokalım, o hatayı yapmış olduğu için canından bezdirelim. Hatta hata yapmasını da beklemeyelim, sık sık bu eleştirileri tekrarlayalım ki kimse şımarmasın.
- Göz teması kurmayalım. Yerlere yerlere bakalım.
- İnsanlara ne yapacaklarını biz öğretelim. Kimsenin bilgisine, deneyimine güvenmeyelim. En iyi biz bildiğimiz, en iyi biz olduğumuz, en iyi biz yapabileceğimiz için alttan alttan bu mesajı verelim. Hatta niye çekiniyoruz ki? Bu mesajı üstten üstten verelim.
- Gülümsemeyelim, ifadesiz duralım ve tepki vermeyelim. Hatta yapabiliyorsak yok sayalım.
- Sözler verelim ancak tutmayalım. Bu güven kaybetmemize de destek olacaktır. Mesela, buluşma saati söyleyelim, istikrarlı olarak geç gidelim. Veya bir konuda destek olacağımızı söyleyelim ancak daha sonra, “Kim, ben mi? Ben öyle bir şey demedim.” diye söylediklerimizi inkar edelim. Evet dediklerimize, hayır; hayır dediklerimize, evet diyen tutarsız bir tutum takınalım.
- Çekememezlik, kıskançlık, haset, arkasından kuyu kazma, dedikodu gibi kavramları hayatımızın baş köşesine yerleştirelim. Bu kavramlar gündelik hayatımızda olduğu sürece, “iletişememe beceri”lerimiz hızlıca güçlenecektir.
- Bizden istenen desteklere, yapabilecek olduğumuz halde, hayır diyelim. Bizim hayatımız, bizim işimiz, bizim isteklerimiz, her zaman başkalarının önünde olsun.
- Biri güzel bir şey yaptığında, asla takdir etmeyelim. Başarısı karşısında, böyle bir şey yokmuş gibi davranalım. Mümkün olabiliyorsa bunun başarı filan olmadığını, istersek bizim de bunu yapabileceğimizi, sırf istemediğimiz için yapmadığımızı vurgulayalım.
- Yüksek bir ses tonu ile konuşalım. Gerekirse, ses tonumuzu iki kat alttan duyulacak şekilde yükseltelim, bunu ihmal etmeyelim.
- Kendimizi kocaman görelim! Dev aynalarına bakalım, o halimize narsistik bir şekilde aşık olalım ve dünyanın geri kalanının, kendi mükemmelliğimize, bilgimize, becerimize yaklaşamayacak kadar küçük varlıklar olduğuna inanalım.
- Asla ve asla hatalarımızı, güçsüzlüğümüzü, onay arayışlarımızı, yakın olma arzularımızı göstermeyelim, açık etmeyelim! Biri bize bir şey sorsa bile Nuh diyelim, peygamber demeyelim. Her türlü yakınlık kapımızı sıkı sıkı kapatalım.
Ve belki de en önemlisi, en etkilisi; sevmeyelim, hiç sevmeyelim…Garanti veriyorum! Bir tanesini bile uygulamaya başladığınızda, iletişimi, hayata anlam katan, değerli kılan o muhteşem bağı, iletişim bağını, geri alınamaz şekilde koparabilirsiniz.
Ve o muhteşem bağ koptuğunda elde iki şey kalabilir ancak…
Yalnızlık, sessizlik…
Şimdi bitirdiğim yazıyı baştan okuyacağım!
Hepsinin tersini yaptığımdan, yapabildiğimden emin olmak, herhangi bir sebeple kaçırdığım bir nokta varsa tekrar fark etmek için…
Gözde Berber