Çocuklarımızı fiziksel ve duygusal olarak her tür olası kötülükten korumak en temel ebeveynlik güdüsüdür. Bu, onları sevmemiz ya da beslememiz kadar elzemdir. Öte yandan, çocuklarımızın bu karmaşık dünyada yollarını bulabilmeleri ve tehlikeli olabilecek durumları ayırt edebilmeleri için birtakım becerilere de sahip olması gerekiyor. Onları bir yandan korumaya devam ederek bu becerileri edinmelerini nasıl umabiliriz? İşte bazı öneriler.
Güvenli bir alan yaratın
Yapılacak ilk şey en kolay ve doğal olanı. İki yaşın altındaki en küçük çocuklar için güvenli bir alan yaratılmalı. Bu alanda çocuklar dokunabilir, kavrayabilir, keşfedebilir ve kemirebilir. Bu aynı zamanda sizi sürekli olarak “Ona dokunma!”, “Oraya gitme!”, “Onu ağzına sokma!” demekten de kurtaracaktır.
Bu sanal güvenlik baloncuğu, eğer yaşa uygun olarak düzenlendiyse çok işe yarar, anne babaların çocuklarına durmadan hayır demesini de önler. Ancak pek çok ebeveyn, çocuklarının doğal ihtiyaçlarını gözeterek bir sonraki aşamaya geçmek yerine bu aşamaya takılır kalırlar.
Çocuklarınızı güvenli bir ortamda tutarken onların öğrenme heveslerini desteklemeye devam edin. Çocuğunuz güvenli alandan çıktığında ona eşlik edin. Onlara rehberlik edin, tehlikeli bir şey yapmaya kalktıklarında ellerinden tutarak olası tehlikeleri önleyin ya da güvenli bir alternatif sunarak dikkatlerini dağıtın.
Hareketlerinin sonucunda olacakları açıklayın
Çocuklarınız anlayacak yaşa geldiğinde, bir şey yaptıklarında ne olacağını onlara anlatın. Örneğin, “Bu sıcak. Dokunursan canın yanar.” Çocuğunuzun mesajınızı tamamen anladığından emin olun. Eğer çocuğunuz çok küçükse, sadece “dokunmak” sözünü anlayıp bunu yapmaya kalkarlar. Bu yüzden küçük çocuklara sadece ciddi bir ses tonuyla, “sıcak” demeniz yeterlidir.
Çocuklar ses tonuna çok duyarlıdırlar, bu yüzden onları uyarmanız yeterli olacaktır. Elbette “hayır” ve “yapma” deyin ama fazla kullanmayın, yoksa bu kelimeler bir süre sonra çocuğunuz için sadece bir ses haline gelir ve dikkate alınmazlar.
Onlara güvenli ve tehlikeli ortamın ne olduğunu anlatın
Çocuklarınız büyüdükçe onlara daha da ileriye gitmeleri ve daha fazla şey yapmaları için özgürlük tanıyın. Her ortamın kendi güvenlik düzeyi vardır. Çocuklarınızın oturma odası, park, alışveriş merkezi ve yol arasındaki farkları anlamasını sağlayın. İçeriyi dışarıyla bir tutarak onları korkutmayın.
Çocuklarınızın yanlarında siz olmadan salıncağa binmeye hazır olduğuna inanıyorsanız ona güvendiğinizi belli edin. Onlara temel güvenlik bilgilerini verip bırakın. “Bence bunu kendi başına yapabilecek kadar büyüdün. Yalnız salıncaklara dikkat et, çok yaklaşırsan sana çarpabilirler, dikkatli ol.” Çocuğunuza, kendi güvenliğinden kendisinin de sorumlu olduğunu gösterin. Eğer bunun farkındaysa korkmanıza gerek yok demektir. Ona özerklik, sorumluluk ve olgunlaştıkça artan bir özgürlük fırsatı tanıyın.
Korkutmadan bilgilendirin
Çocuklarınızın tehlikeleri tanımlaması gerekir ama sürekli bir korku içinde de yaşamamalılar. Onları kandırmaya çalışabilecek yabancıların yanına gitmemeleri gerektiğini bilmeliler ama çocuklarınızı sokakta gördükleri her yabancıdan ödleri patlayacak kadar da korkutmayın. Kendi korkularınızı ve kaygılarınızı onlara aktarmayın. Korkularınızı hissederlerse, iyice ürkekleşirler.
Aşırı duyarlı, kolay etkilenen ve başkalarına bağımlı çocuklar genellikle empatik ve sakindirler, fazla sorun çıkarmazlar. Ancak daha sonra kurban psikolojisi geliştirebilir, kaygı bozukluğu yaşayabilir, pasif uysal olabilir ve inisiyatif kullanamayabilirler. Kimse çocuğunun böyle olmasını istemez. Bu yüzden çocuklarınıza gerçekten tehlikeli yerlerde temkinli davranmayı öğretin ama güvenli yerlerde kendilerini rahat hissetmesini sağlayın.
İletişim araçlarını kullanmayı öğretin
Bugünkü teknoloji özgürlük ve güvenlik arasında denge kurmayı sağlayan mükemmel araçlar sunuyor. Bazen anne babaların cep telefonundan “elektronik tasma” diye söz ettiklerine tanık oluyorum. Çocuğunuzun nerede olduğunu GPS yardımıyla izleyebilir ya da basitçe onları arayıp nerede olduklarını, eve ne zaman döneceklerini sorabilirsiniz. Elbette sürekli internet bağlantısının kendine göre riskleri var ama cep telefonlarındaki ebeveyn kontrollerini kullanarak bunu güvenli hâle getirebilirsiniz. Bu her durumda teknolojiyi tamamen reddetmekten iyidir. Çocuğunuza okuldan geç gelecekse size haber vermeyi, acil telefon numaralarını ve hangi durumlarda kullanılacağını öğretin.
Başarısız olmalarına izin verin
Çocuklarınızı, çabaları bir işe yaramasa da sadece çaba gösterdikleri için överek gerçeklerle yüzleşmekten kurtarmayın. Bu, duygusal anlamda aşırı korumacılık anlamına gelir. Hayal kırıklığı ve yılgınlık durumunu, problem çözme becerilerini geliştirmek için kullanın. Çocuğunuz bir konuda başarısız olduysa, “Ne yolunda gitmedi? Başarmak için bir dahaki sefere ne yapman gerekiyor sence?” gibi sorular sorun. Onları sevdiğinizi ve onlara destek olduğunuzu gösterin ama attıkları yanlış adımları iyiymiş gibi göstermeyin. Bırakın ağlasınlar ve kendilerini toplasınlar.
Eninde sonunda artık onları yeterince koruyamayacağımız bir gün gelecek, biz ne yaparsak yapalım çocuklarımız daha ileri gitmek isteyecek. Bu aşamaya geldiklerinde, bilgiye dayanan kararlar almaya ve riske girmeye çoktan hazır olmaları gerekir. Anne babalar olarak uzun vadede görevimiz onların kendi başlarına bağımsız hayatlar sürmeye hazır olmalarını sağlamaktır, onları sonsuza dek korumak değil.
Onları bırakmak zorundasınız: Bırakın ellerini, oyun parkının çitlerini aşıp arkadaşlarıyla oynasınlar, akranlarıyla kampa gidip dünyayı keşfetsinler. Onları, büyüdükçe onlara küçük gelmeye başlayacak güvenli bir fanus içindeki sevgili küçük bebekleriniz olarak görmeyin; zorluklara karşı dayanıklı, kendine güvenen, hakkını savunan, kararlı, meraklı ve bağımsız insanlar olmalarına izin verin. Korumacı güdülerimiz çok güçlü olduğu için onları bırakmak bize çok zor gelir. Yine de çocuğunuzun hayatla başa çıkabilmesinin en iyi yoludur bu.
Kaynak: https://www.greenchildmagazine.com/protect-without-being-overprotective/