Harvard Üniversitesi’ndeki Human Flourishing Program (İnsani Gelişim Programı) bir süredir, ebeveynlik uygulamaları ve bu uygulamaların çocukların büyüme ve yetişme sürecini nasıl etkilediği ile ilgili çalışmalar yürütüyor.
Buna göre, ebeveynlik stillerini iki ana başlık altında sınıflandırabiliriz: Ebeveynin duygusal sıcaklığı ve disiplini. Bu iki ölçütün ebeveyn yaklaşımında ne kadar etkili olduğu baz alındıktan sonra çıkan sonuca göre de ebeveyn stilleri dörde ayrılıyor.
Duygusal sıcaklık ve disiplin seviyesi yüksek olan ebeveynlik yaklaşımı “ılımlı otoriter ebeveynlik stili” olarak adlandırılıyor. Duygusal sıcaklık seviyesi düşük ve disiplin seviyesi yüksek olan stil ise “soğuk otoriter ebeveynlik stili” olarak adlandırılıyor. Fazla sıcak ancak disiplin seviyesi düşük olan yaklaşıma “müsamahakar ebeveynlik stili” denirken, hem duygusal sıcaklık hem de disiplin seviyesi düşük olan yaklaşım “ihmalkar ebeveynlik stili” olarak adlandırılıyor.
Araştırmalar, duygusal sıcaklık ve disiplin seviyesi yüksek tarzın (Ilımlı otoriter stil) çocukluk çağı için en iyi sonuçlarla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Bu yıl içinde iki deneysel çalışma yayınlandı. İkisi de yıllar içinde toplanan verilere dayanıyor. Çalışmalarda, farklı ebeveynlik stillerinin, farklı sağlık ve refah sonuçlarına nasıl etki ettiğine bakılıyor. Titizlikle incelenen sonuçlar, önceki bulgularla büyük ölçüde tutarlı. Ilımlı otoriter (Yüksek duygusal sıcaklık ve disiplin) ebeveynlere sahip olan çocuklar hayatta daha mutlu ve başarılı oluyorlar.
Araştırmalardan elde edilen ilginç sonuçlardan biri, ebeveyn duygusal sıcaklığının ve sevgisinin en etkin faktör olmasıydı. Ilımlı otoriter stil en başarılı çocukları yetiştiriyorken, onu ikinci sırada takip eden stil müsamahakar ebeveynlik stiliydi (Yüksek duygusal sıcaklık, düşük disiplin). Üçüncü sırada soğuk otoriter stille (Düşük duygusal sıcaklık, yüksek disiplin) büyüyen çocuklar yer alıyordu ve tahmin edebileceğiniz gibi, en başarısız çocuklar ihmalkar ebeveynlik (Düşük duygusal sıcaklık, düşük disiplin) stiliyle büyümüştü. Görünen o ki ebeveynin duygusal sıcaklığı ve sevgisi en önemli etken. Ebeveynin duygusal sıcaklığı tek başına incelendiğinde de ebeveynliğin en önemli yönü olduğu keşfedildi.
Bu sonuç, pozitif ebeveynliğin birçok yönünün ele alındığı bir çalışmada özellikle belirtiliyor. Çalışmada, çocukluk çağındaki ebeveyn duygusal sıcaklığının (Aradaki sevgi ve bağa bakılarak ebeveyn-çocuk ilişkisi memnuniyetine göre ölçüldü.) yıllar sonra bile depresyon ihtimalini yüzde 46, anksiyeteyi yüzde 39 ve yeme bozukluluklarını yüzde 68 oranında düşürebildiği keşfedildi. Ayrıca, yoğun duygularla baş etme ve duyguları ifade becerisini geliştirdiği; sigara ve uyuşturucu bağımlılığı ihtimalini de azalttığı bulundu.
Aile yemekleri gibi diğer ebeveyn uygulamaları da büyük önem taşıyor ancak ebeveyn sevgisi ve şefkati kadar önemli değiller. Benzer şekilde, Social Science and Medicine (Sosyal Bilim ve Tıp) Dergisi‘nde yayınlanan bir çalışmada, ebeveynin duygusal sıcaklığının hayatın ileri safhalarında gerçekleşen birçok olumlu gelişmeyle alakalı olduğu bulundu. Bunların arasında mutluluk/duygusal sağlık, olumlu ilişkiler ve kendini kabullenme gibi sonuçlar yer alıyor. Toplumsal uyum gibi bazı sonuçlarla ebeveyn duygusal sıcaklığı arasındaki ilişki o kadar kuvvetli olmasa da sonuçların neredeyse tamamı pozitif nitelikte.
Araştırma, insan gelişiminde sevginin ne kadar büyük bir yer tuttuğuna dikkat çekiyor. “Sevgi” terimi her insan için farklı bir anlama gelse de genel olarak başkasının iyiliğini istemek ve/veya başkasına bağlılık duymak olarak ifade ediliyor. Çocuklukta (ve muhtemelen yaşam boyunca) başkalarının iyiliğini istemek, çok güçlü bir özellik. Sevilen kişinin iyiliğini teşvik eden davranışlar dışında, sevgi deneyimi kendi başına kişinin hakiki değerini ve kıymetini onaylıyor. Bir bağ oluşturuyor. İnsanın en derin arzularından biri olan başkalarıyla ilişki kurma arzusunu yerine getiriyor. Bu nedenle, sevgi deneyiminin bunca olumlu sağlık ve mutluluk sonucuna yol açması şaşırtıcı değil. Sevgi, sağlığı neyin etkilediğiyle ilgili yapılan tıp ve kamu sağlığı tartışmalarında pek de değinilen bir konu değil. Ancak sevginin etkisine ve önemine dikkat çeken araştırmaların sayısı giderek artarken belki de bu durum değişmeli.
Bu konudaki çalışmaları sınırlayan etkenler de yok değil. Ebeveyn sıcaklığının ve sevgisinin en önemli etken olduğu ortadayken, sevgi veya disiplin gibi konuların ölçümünü yapmak her zaman zordur. Ölçümler hiçbir zaman kusursuz değildir. Ebeveyn disiplini ile ilgili yapılan ölçümler, uygulanan disiplinin türünü hesaba katmaz. Eldeki veriyle incelenen sonuçlar da kısıtlı. Çünkü karakter ölçümleri bu sonuçlara dahil değil. Gerçek şu ki karakter ölçümü konusunda daha çok başlardayız ve çalışması çok zor bir alan. Ancak disipline dayalı ebeveyn uygulamalarının, karakteri ve çocuğun yetişkinlik hayatında başkalarının hayatına yapacağı katkıyı derinden etkilediğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte tüm kısıtlamalara rağmen, çalışmaların açıkça gösterdiği şey şu: Çocuğun sevgi deneyimi hayati önem taşıyor.
Sevgi, birçok farklı yolla deneyimlenebilir. Örneğin, affedici olmak bunlardan biri. Affetmek ( Kusurlu kişiye karşı sahip olunan kötü niyetin iyi niyetle değiştirilmesi olarak algılanır.) başlı başına bir sevgi türüdür. Belki de deneysel bilimlerde, hayatta ve kamusal söylemimizde sevginin insan gelişimi üzerindeki temel etkilerine daha fazla değinmenin zamanı gelmiştir.