Ah eski öğrencilerim” diyen öğretmenler, “Biz küçükken akşamları tüm aile sohbet ederdi” diyen ebeveynler, “Gençler eskiden daha farklıydı” diyen otobüsteki amcam, “Öğretmenim beni anlamıyor” diyen çocuklar, “Ben değişmeliyim” diyen ebeveyn… Bu yazı size sesleniyor…
Kuşaklar arası farklar doğal, önemli olan bu farklılıkların hangi tarihi süreçler sonucu oluştuğunu, bu süreçler sonucu ortaya çıkan eğilimlerini ve ihtiyaçlarını anlayabilmek. Sık sık sohbet konusu olan nesil teorisini, esprili bir dille, eğitimci gözüyle sizin için derledik.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Kuşak (1946-1964):
Bugün önemli bir kısmı dede, anneanne, babaanne olmuş bu kuşak ikinci dünya savaşı sonrasında yaşanan doğum patlaması döneminin çocuklarıdır. Savaş sonrasında tüm dünyada genişleyen ekonomi ile birlikte belirli bir gelir standardında yaşamış, hatta zamanında emekli ikramiyesi ile ev alabilmiş bir kuşaktır. Şu anda emekli maaşlarının yetersizliğinden muzdarip olan bu nesil;
-
İletişim şekli olarak yüz yüze sohbeti tercih etmekte,
-
Problem çözümünde geçmişte yaşanan deneyimleri kullanarak-nasıl çözülmüş ve sonuçları ne olmuş- çözüm arayışında olan
-
Çalışma hayatı boyunca gelecekle ilgili yaşam beklentileri emeklilikte rahatlık ve düzenli bir hayat olan bir kuşaktır.
-
Eğitim hayatı boyunca geleneksel sınıf ortamına alışık olan bu nesil soru-cevap tekniği, geribildirim ve derse katılım ile öğrenmektedir. Bir eğitmen veya öğretmen ya da otorite figürü eğitim hayatlarının olmazsa olmazıydı.
X Kuşağı (1965-1980):
Şu an 30-40 yaşlarında olan bu kuşak, merdaneli çamaşır makinesi, bantlı teyp görmüş bir nesildir. Darbeler, Vietnam Savaşı, Berlin Duvarının yıkılması, soğuk savaşın bitmesi ve globalleşme gibi bir tarihi sürece tanık olan bu kuşak, bir yandan da dünya ekonomisinin hızlı büyüme eğrisinin yavaşlamasıyla yüksek yaşam beklentilerini karşılayamamaktan şikayetçidir. Bir önceki kuşağın mütevazı beklentileri yanında çok daha talepkar olan bu kuşak;
-
Evlilikte boşanmayı genel anlamda yaşamış ya da tanık olmuştur.
-
Kariyerlerinde birkaç kez iş değiştirmişlerdir.
-
Çeşitliliğe açık insanlar olarak, dini, ırk ve sınıf farklılıklarını sağduyu ile karşılar.
-
İletişim şekli olarak e-posta ve telefonlara alışmıştır.
-
Problem çözümünde farklı çözümler üzerine kafa yorup çevresindekilerle tartışarak bir sonuca varıyorlar.
-
Gelecekle ilgili endişeleri: gittikçe yoğunlaşan iş yaşamına karşı iş-hayat dengesini sağlamaktır.
-
Bu nesil, bireysel, kendi özyönetimi olan ve kendi kendine çalışarak ve okuyarak bilgiyi hakim olmak isteyen bir nesil. Bu yüzden e-öğrenme sistemine de çok yatkınlık gösterebiliyorlar. Öğrencilik dönemlerinde ise öğretmenler artık gözlerinde bir idol olmaktan çıkmıştı. Bu kuşağın insanları kendilerinden beklenenleri bilmek ve kendilerini ona göre planlamak istiyorlar.Örneğin bir sınav yapılacaksa içeriğini önceden bilmek isterler ve kendi programlarını yaparlar. Aldıkları eğitim ve üniversite sınavlarında kazandıkları puan iş ve meslek hayatlarını önemli ölçüde belirlemiştir. “Aaa, işte ben bu nesilim” diyorsunuz, sanki…
Y (Milenyum) Kuşağı (1981-2000):
Globalleşmenin, aşırı bireyciliğin, sürekli imge bombardımanı yapan medyanın etkisi altında büyüyen bu kuşağın eğitim ve iş hayatında talepkar ve gerçekçi olmayan hedefleri olabiliyor. Bu kuşağa sosyal medya kuşağı da diyebiliriz. İnternet, sosyal medya, akıllı telefonlarla haşır neşir olan, hatta bir tehlike anında kendinden önce akıllı telefonunu kurtarmayı düşünecek kadar ileri gidebilen bir nesildir. İnternet bağımlısı ve yalnız bir nesil olarak da nitelenebilmektedir. Ya da bugün onları anlamakta zorlanan anne-babaları ve eğtimciler böyle düşünmekte… Belki de onlar için sosyallik bir tık ötesinde… Bir önceki nesillerle iletişim kurmakta zorlanan ama onlardan daha esnek olan bu kuşak için söyleyebileceklerimiz;
-
Facebook, Twitter, Instagram… Akıllı tabletler, telefonlar… Teknoloji ve özellikle iletişim teknolojisi…
-
İletişim şekli: E-posta ve telefonlara kısa mesajlar, twitler ve hatta selfieler eklemiş durumda. Bu kuşağın insanları akıllı telefon tuşlarına olağanüstü bir hızla basmaktadır.
-
Kendini sosyal medya aracılığıyla ifade etmek başlaı başına bir olgudur.
-
Problem çözümünde interneti ve çeşitli blogları kullandığı gibi, iş ve eğitim ortamında beyin fırtınası ile çözüme ulaşmayı tercih ederler.
-
Grup çalışmasına yatkın olan bu nesil, ekip içinde etkili bir şekilde çalışabilmektedir.
-
Gelecekle ilgili en büyük endişeleri ise tatminsizlik ve neyin mutlu edeceğini tam olarak bilememektir.
-
SBS’lerden, TOEFL’lara bir önceki kuşaktan çok daha fazla sınava maruz kalan bu kuşak, bu aşırı maruz kalma durumu nedeniyle kurumsal eğitim kurumlarına yabancılaşmıştır. Kendilerinden önceki nesilleri göre daha kısa dikkat süreleri ile dikkat çekerler. Ancak örgün ya da yaygın öğretim sistemi dışında da her alanda öğrenmenin keyifli olduğunu düşünen bir nesildir. Sosyal medya araçları, gruplar gibi araçlar üzerinden kendi öğrenim süreçlerini düzenleyebilirler. Şu an yaşadıkları en büyük problem, eğitimcilerin onların öğrenme biçimlerini ve teknoloji ile kurdukları bağı anlayaması. Eğitim ortamına teknoloji ve medya ile daha etkin bir eğitim ortamı oluşturmak mümkün, ama eğitimciler olarak bu konuda önce onlara danışmamız gerekecek:)))
Z Kuşağı (2001-2014):
Teknoloji, özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, ekonomik daralma, ekolojik yıkım, iklim değişikliği… Sokakta saklambaç oynamanın tarihe karıştığı büyük oranda tabletlerle sosyalleşen bir nesilden bahsediyoruz. Küçük ve şanslı bir azınlık ise şehirden göç eden aileleri sayesinde ekolojik yaşam alanlarında doğal hayatı keşfederek büyüyor. Ailelerinin hayatlarındaki hemen hemen her detaya müdahil olduğu, fazla teknoloji ve çokça uyaranla birlikte büyüyen bu kuşağı en baskın özelliği aynı zamanda bir çok uyaranla haşır neşir olabilmeleridir. ve bu neslin en çok dikkat çeken özelliğidir. Bu kuşak hakkında şunlar söylenebilir.
-
Teknoloji, teknoloji, teknoloji… Sanki doğarken teknoloji ile doğdular, çok kolay teknolojiye adapte olmaktadırlar.
-
Aileler, özellikle de anneler kendilerini çocukların hayatlarında pek çok alanı düzenlemekten sorumlu hissediyor.
-
Dikkat süreleri kısa ama aynı anda birden çok haşır neşir olabilir.
-
Alternatif eğitim… Teknoloji ile iç içe tersine dönmüş sınıflar ya da ekolojik doğal ve teknolojiden uzak eğitim ortamları… Şu anki klasik eğitim ortamları onların ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanıyor.
-
Proje –bazlı konular, ödevler, temalar ile öğrenme süreci keyifli hale gelebilir, nasıl mı? Nasıl bir yönetici ve ekibi bir sunuma hazırlanır, bu nesil de öğrenmek istediği konuyu aşama aşama araştırarak ve bilgiyi oluşturarak, sunum yoluyla kendini ifade eder. İnteraktif bir öğrenme ortamı yaratmak önemli.
Özlem Öztürk
Kaynakça:
http://www.talentedheads.com/2013/04/09/generation-confused/