Bir çocuğu çift dilli yetiştirmenin birçok nedeni vardır. Aileden gelen bir dili konuşabilmek, çocuğun kendi kökenlerine daha yakın hissetmesini sağlar. Başka türlü anlayamayacağı akrabaları ile konuşabilmesine olanak tanır. Dünya genelinde daha fazla insan ile iletişim kurmasını sağlar. Ayrıca, her geçen gün daha fazla araştırmanın ortaya koyduğuna göre, çift dilli olan bir beyin kişiye yaşlılık çağına kadar sürecek birçok bilişsel fayda sağlar.
İki dilli olmanın beyin üzerindeki etkilerini araştıran, Kanada’daki York Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Ellen Bialystok, bir dili öğrenmenin daha anne karnındayken başladığını söylüyor. 2013’te yapılan bir araştırmada, birkaç saatlikten birkaç günlüğe kadar olan bebeklerin, rahimdeyken duydukları dile yüksek oranda tepki verdikleri gözlemlendi. Birden fazla dil duyarak büyüyen çocuklar, tek bir dil konuşabilen bir çocuğa göre bir konuya dikkat vermede farklı yollar kullanmayı öğrenebiliyorlar. Bialystok’un yaptığı araştırmalar, iki dilin konuşulduğu evlerde yaşayan altı aylık bebeklerin bile daha güçlü seçici dikkat becerileri olduğunu, yani önemli olan bilgiye odaklanıp diğer uyarıcıları gözardı edebildiklerini gösteriyor.
Bialystok’a göre bu beceriler çocuğun bütün yaşamını etkiliyor. Geçmişte yapılan bazı çalışmalar, iki dilli yetişkinlerin dikkat ölçen bazı testlerde daha iyi puanlar aldıklarını gösterirken, beyin görüntüleri de çift dil konuşanların beyinlerinin fiziksel olarak farklılıklar barındırdığını ortaya koyuyor. Bialystok ise en büyük avantajın hayatın daha sonraki safhalarında ortaya çıktığını ve kişiyi bunamaya karşı koruması olduğunu düşünüyor.
Ancak çift dilli olmak çaba gerektiriyor ve evde iki dil konuşuluyor olması, çocuğunuzun da bu iki dili konuşabileceği anlamına gelmiyor. Pew Araştırma Merkezi, Amerikalı ikinci kuşak Latin göçmenlerin yalnızca yüzde 57’sinin çift dilli veya İspanyolcaya hakim olduğunu buldu. Bu oran sonraki kuşakta yüzde 24’e düşüyor.
Tüm çabalarına rağmen, iki dil bilen ebeveynlerin çoğu tek dil bilen çocuklar yetiştiriyor. Bu yalnızca İngilizce konuşulan ülkelerde geçerli değil. 2007 yılında, Almanya’daki Erfurt Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan Annick De Houwer tarafından yürütülen bir çalışma, Belçika’nın Hollandaca konuşulan bir bölgesinde çift dilli 2000 aileyi inceledi (aileler Hollancaya ek olarak yaklaşık 70 dil konuşuyordu. En yaygın diller ise Fransızca, Türkçe, İngilizce ve Arapçaydı). Araştırmaya katılan çocukların yaklaşık yüzde 25’i sadece Hollandaca konuşabiliyordu.
Bazı ailelerin iki dilli çocuklar yetiştirme yöntemi, konuşulan dilleri aile üyeleri arasında bölmek. Örneğin, annnesi çocukla yalnızca İngilizce konuşurken, babası İspanyolca konuşabiliyor. Ancak Belçika’da yapılan araştırma, bu yöntemi kullanan ebeveynlerin çocuklarının tek dil konuşma ihtimalinin yüksek olduğunu buldu (oran yüzde 25’ti).
Daha iyi bir yöntem mevcut. İki ebeveyn de yaşanılan ülkenin ana dilini konuşuyorsa, ikisinin de evdeyken yalnızca azınlık dili konuşması işe yarıyor. Ya da ebeveynlerden biri azınlık dili konuşurken, diğeri iki dili de kullanabilir, diyor De Houwer. Yani genel olarak, çocuk azınlık dile ne kadar maruz kalırsa, o dili öğrenme ihtimali de o kadar artıyor.
California Eyalet Üniversitesi’nde profesör olan Simona Montanari, iki dillilik ve çok dillilik gelişimi üzerine çalışmalar yürütüyor ve evde konuyla ilgili kendi deneyini gerçekleştirmiş. İtalyan olan Montanari, iki kızıyla İtalyanca konuşuyor. Amerikalı babaları onlarla İngilizce konuşuyor ve çocukların doğumundan beri onlarla ilgilenen bakıcıları ise kızlarla İspanyolca konuşuyor. Şu anda ergen olan çocuklar, hem İngilizceyi hem de İtalyancayı gayet akıcı şekilde konuşabiliyor ve okulda ileri İspanyolca dersi alıyorlar. Montanari, “Kızlarım birer dahi değil, yalnızca öğrenmeye fırsatları oldu,” diyor.
Montanari, evdeki dil eğitimine ek olarak örgün eğitimin önemine de vurgu yapıyor: “İdeal olan, dili birden fazla konuşandan öğrenmek,” diyor. Montanari, kızlarının gittiği okul bölgesinde yoğun bir İtalyanca öğrenme programı başlatma imkanına sahip olmuş, bu programa başka diller de dahilmiş. İtalya ve Meksika’ya yaptıkları gezilerin yanı sıra, kızlarının İtalyanca konuşan akranlarıyla aynı ortamda bulunmalarının da oldukça işe yaradığını belirtiyor.
Eğer bunları yapma imkanınız yoksa – ki çoğu ailenin yok – çocuklarınıza iki dil öğretmeyi, onlara tek bir dil öğretirken kullandığınız yöntemi uygulayarak başarabilirsiniz: Çocuklarınızla bolca konuşun.
Bazı ebeveynler, çocuklarını iki dilli yetiştirdikleri takdirde bu dillere hakim olamayacaklarından korkuyor. Ancak Montanari, çocukların yaşadıkları yerdeki yaygın dili öğrenmekte sıkıntı çekmeyeceklerini söylüyor. “Örneğin, Amerika’da yaşıyorsanız İngilizceyi her türlü öğrenirsiniz.” Kendi kızlarının okula başladıkları sıralarda İngilizceye, konuştukları diğer iki dil kadar hakim olmadıklarını, ancak bu durumun kısa sürede değiştiğini belirtiyor.
De Houwer, dili geç öğrenme korkusunun yersiz olduğunu söylüyor. “İki dilli yetiştirilen çocukların dil gelişimlerinin aksadığına dair bir kanıt yok.” Ayrıca, çocuğun her iki dilde neler yapabildiği de dikkate alınmalı. Örneğin, De Houwer ve meslektaşlarının 2014 yılında yaptıkları bir çalışmada, yeni yürümeye başlamış ve Hollandaca-Fransızca konuşulan evlerde yetişen iki dilli 31 çocuk, özenle seçilmiş tek dilli çocuklarla karşılaştırıldı. Bebekler 13 aylık olduklarında, iki dilli yetiştirilen çocukların kelimeleri anlama oranlarının diğerlerine göre ortalama yüzde 71 daha fazla olduğu gözlemlendi. “Yani bir gecikme söz konusu değil, hatta durum tam tersi,” diyor De Houwer.
Nihayetinde, çocuklar tam olarak iki dilli olmasa bile, öğrenme sürecinde beyinde küçük pozitif değişiklikler meydana gelmeye devam ediyor, diyor Bialystok. Dil öğrenmek, çocukların dünyaya ve içinde yaşayan insanlara dair daha geniş bir anlayışa sahip olmasına olanak sağlıyor. Bialystok, “Farklı diller öğrenmek, beyniniz değişmiyor olsa bile harika bir tecrübe,” diyor.