Çok çocuklu bir ailede tartışma çıkarmak istiyorsanız, “Annenin en gözde çocuğu hangisi?” sorusunu ortaya atmayı deneyin. Çoğu anne tüm çocuklarını eşit derecede sevdiğini iddia etse de birçok çocuk, içlerinden birinin annenin gizli tercihi olduğunu söyler. Purdue Üniversitesi sosyoloji profesörü Jill Suitor ve Cornell Üniversitesi’nden Karl Pillemer yaklaşık yirmi yıldır “ebeveynler ve çocuk kayırma” üzerinde çalışıyorlar. Ve bu ikilinin araştırma bulguları, bazı çocukların şüphelerini doğruluyor: Anneler, en azından belirli bağlamlarda, diğerlerine karşı bir kardeşi yeğliyor.
Suitor bu konuyu araştırmaya karar verdikten sonra, hiçbir ebeveynin bir çocuğu diğerinden kayırdığını itiraf etmeyeceğinden endişe duymaya başlamış. Henüz planlama aşamasındayken kayınvalidesiyle çalışma hakkında konuştuğunda, kendisinin şu sözleri dile getirdiğini belirtiyor: “Birisi bana oğlumu mu kızımı mı tercih ettiğimi sorsaydı, en çok köpeğimi sevdiğimi söylerdim.” Suitor ve çalışma arkadaşlarını böyle bir konuya yönelmeye cezbeden şey, aile dinamiklerini bütüncül bir şekilde inceleme fırsatı sunmasıydı. Diğer bir deyişle; ebeveynlerin tek bir çocuk yerine, bütün çocuklarıyla olan ilişkileri üzerinde çalışma imkanı sağlamasıydı.
Araştırmaya katılan 556 anneye çarpıcı sorular soruldu
Suitor ve Pillemer, 65 ile 75 yaşları arasında olan ve en az iki yaşayan yetişkin çocuğu olan anneleri arayarak başladı. Bu kriterlere uyan kadınlardan bir grup seçmek için Massachusetts Üniversitesi ile birlikte çalıştılar. Her anneye, araştırmayı açıklayan mektuplar gönderildi ve görüşmeler yapıldı. 556 anne çalışmaya katılmayı kabul etti.
Yüz yüze yapılan görüşmelerde ekip, annelere birkaç soru sordu. “Çocuklarınızdan hangisiyle kişisel bir sorununuz hakkında konuşursunuz?”, “Yaşlandığınızda veya hastalandığınızda hangi çocuğunuz size bakım versin isterdiniz?”, “Hangi çocuğunuza duygusal olarak en yakın hissediyorsunuz?” ve “En çok hangi çocuğunuzla gurur duyuyorsunuz?” gibi soruların yanı sıra, duygusal olarak rahatsız edici sorular da yönelttiler: “En çok hangi çocuğunuz sizi hayal kırıklığına uğrattı?”, “Daha çok hangi çocuğunuzla çatışma yaşıyorsunuz?” Ayrıca, annelerin ve çocukların hayatlarındaki temel durumları tespit etmek için sordukları sorular da vardı. Örneğin: “Son zamanlarda çocuklarınızdan herhangi birinden yardım aldınız mı?”, “Çocuklarınız ne kadar uzakta yaşıyor?”, “Çocuklarınız çalışıyor mu?” ve “Çocuklarınızdan hangisi sizinle aynı değerleri paylaşıyor?” Ardından, annelerin yetişkin çocuklarına aynı soruları sordular. Sorular bu kez, kendileri ve kardeşleriyle ilgiliydi. Örneğin, “Anneniz hangi çocuğuna duygusal olarak en yakın hissediyor?” veya “Anneniz hangi çocuğunun kendisine bakım vermesini tercih eder?” Son olarak, her bir çocuktan, yaşça kendisine en yakın olan kardeşleriyle olan ilişkilerini değerlendirmeleri istendi. Buradaki amaç, yakınlık ve temas derecelerini değerlendirmekti. Ve evet, son olarak, araştırmacılar en vurucu noktaya parmak basarak annelere ve çocuklara, “En gözde çocuğun hangisi?” ve “Kardeşlerinden hangisi annenin gözdesi?” sorularını sordular.
Peki en gözde kim?
“Kız çocukları ezici bir şekilde erkek çocuklarına tercih edildi.” diyor Suitor. En küçük çocuklar da en büyük ve ortanca çocuklardan daha çok tercih edildi. İlginç bir şekilde, annelere hangi çocuklarına en yakın hissettikleri ve hangi çocuklarıyla daha çok çatışma yaşadıkları sorulduğunda, zaman zaman iki soruya da cevapları aynı çocuktu: Kızları. “Sizin için gerçekten anlamlı olan, mükemmel olmasını istediğiniz ilişkileri düşünün. Bu ilişkilerin her zaman yürümesini istersiniz. Ve bazı şeyler yolunda gitmediğinde ilişkiyi kurcalamaya başlarsınız. Ve bu kurcalamalar sonuç olarak ne yaratır? Çatışma.”
Annelerin ve çocuklarının cevapları birbiriyle örtüşüyor mu?
Anlaşıldığı üzere, evlatlar annelerinin en çok kimi sevdiğini tahmin etmek konusunda pek de iyi değillerdi. “Annenin en yakın hissettiği ya da onu en çok hayal kırıklığına uğratan çocukların yalnızca yarısından azı bunun farkındaydı.” diyor Suitor. “Çoğu diğer kardeşlerin isimlerini verdiler.” Öncesinde, Suitor ve Pillemer seçimlerinden emin olan çocukların içlerinde en haklı çıkan çocuklar olacaklarını tahmin ettiler. Ancak yanıldılar. “Çocuklar en kötü tahmini, annenin en çok kiminle gurur duyduğu konusunda yürüttü. Yalnızca yüzde 39’u haklı çıktı. Annelerin gözde çocuk olarak seçmedikleri evlatlar, genellikle kendilerinin gözde oldukları konusunda en emin olanlardı.” diye belirtiyor Suitor. Bir diğer çarpıcı bulguysa şuydu: Kendileri de ebeveyn olan yetişkin evlatlar, “Annenin gözdesi kim?” sorusuna verdikleri cevapta daha çok yanılmışlardı.
Annenin gözdesi olmak, “Seni seviyorum” lardan ve büyük kek dilimlerinden ibaret değil
Suitor ve meslektaşları bir araştırmalarında, en gözde olmanın ya da en gözde olduğunu düşünmenin, psikolojik bir bedeli olduğunu keşfetti. Unutmayın, araştırmanın katılımcıları yaşlı anneler ve onların yetişkin çocuklarıydı. “Özellikle hayatın ilerleyen dönemlerinde, anneye duygusal olarak en yakın çocuk olmanın getirdiği bir yük var. Eğer ona gerçekten yakınsanız, hakkında çok fazla endişeleneceksiniz.” diye açıklıyor Suitor. “Gözde çocuğun anne yaşlandığında ve sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladığında depresifleşme ihtimali artıyor.” diye belirtiyor araştırmacılar. Ayrıca gözde çocuk ve diğer kardeşler arasında da gerginlikler yaşanması söz konusu. Bununla beraber, annenin hayal kırıklığı olduğunu hissetmek (Anne buna katılsa da katılmasa da), depresyon belirtileriyle ilişkili.
Görüşmelerden yedi yıl sonra Suitor ve Pillemer, annelerle yeniden iletişime geçti. Bu noktada yaşları 72 ve 82 arasında değişen annelerin çoğu bir bakım verene ihtiyaç duyuyordu. Araştırmacılar, Purdue Üniversitesi öğretim üyesi Megan Gilligan ile birlikte, anne-çocuk ilişkilerinin öngörülen şekilde ilerleyip ilerlemediğini görmek istediler. Çalışmaya katılmak konusunda hala istekli olan annelere son iki yıl içinde hastalık veya yaralanma nedeniyle fiziksel desteğe ihtiyaç duyup duymadıklarını sordular. Bakımlarının, tercih ettikleri (Ya da tercih etmedikleri) çocukları tarafından üstlenilmesinin annenin ruh sağlığına olan etkisini incelemek istediler. Elde ettikleri sonuçlara göre, gözde çocukları tarafından bakılması annelerin ruh sağlıkları üzerinde bir etki yaratmadı. Ancak onlarla sadece tercih etmedikleri çocukları ilgilendiğinde, anneler daha depresif oluyordu. “Tüm vakalarda belirginleşen nokta şu: Diğer çocuklardan alınan yüksek kaliteli bakım bile tercih edilen çocuğun yokluğunu telafi edemiyor.” diyor araştırmacılar.
Araştırmadan çıkan bir başka önemli sonuç da annelerin en gözde çocuklarının zaman içinde değişmemesi. “Annelerin çoğunun, sorduğumuz sorulara yedi yıl önce verdikleri cevabın aynılarını vermelerine şaşırdık.” diyor Suitor.
Peki, gözde olan ya da olmayan bir çocuk tüm bu bilgilerle ne yapabilir? “Kendinizi kardeşlerinize verin ve kimin en gözde çocuk olduğu hakkında endişe etmemeye çalışın. Kardeşler hayatınız boyunca arkadaşlık, yakınlık ve destek kaynağınız olabilirler. Tabi ancak bu ilişkiler rekabetle baltalanmamışsa.” diyor Suitor. Bir başka deyişle; anlaşmazlıklarınızın üstesinden gelin ve kardeşlerinizi rakip olarak değil eşitiniz ve arkadaşınız olarak görmeye çalışın.
Kaynak: https://ideas.ted.com/has-your-mom-said-she-doesnt-have-a-favorite-child-thats-probably-a-lie/