3 ve 8 yaşlarında iki çocuğumuz var. Bu canavarı biz yarattık biliyorum, ama çocuklarımızın ikisi de onlarla oynamamız için “insafsızca” peşimizi hiç bırakmıyor. İşten eve dönüp kapıdan içeri adım attığım andan itibaren ikisi de onlarla şunu yapmak, bunu yapmak, onu yapmak için üzerime saldırıyor ve bu, yatma vaktine kadar böyle devam ediyor. Eve geldiğimde her birine tek tek odaklanmak için zaman ayırmayı denedim ve hatta yemeği hazırlamadan önce onlarla ne kadar süre oynayabileceğimi ayarlamak için zaman hesaplamaları bile yaptım. Ama yine de bizi asla rahat bırakmıyorlar.
Hafta sonları, daha fazla boş zamanımız olduğunda ise ya benim peşimi bırakmıyorlar ya da ekran için yalvarıyorlar. Kendi kendine vakit geçiremeyen ve eğlenemeyen çocuklar yetiştirdiğimi hiç düşünmemiştim ama belli ki böyle yapmışım. Çocuklarımla oyun oynamaya ayırmam gereken en uygun süre nedir diye düşünüp duruyorum. Ve beni oyun konusunda bu kadar “taciz” etmelerini kökten yok etmenin. İşte bir danışmandan aldığım tavsiyeler:
“Bu senaryoyu çok iyi biliyorum. Çocuların ailelerini rahat bırakmamaları çok yeni bir durum değil elbette, ancak mükemmel ebeveynlik çağında bu çok daha zorlayıcı. Çocuklarınızla zaman geçiriyorsunuz, üstelik her biriyle birebir, haftasonları teknoloji kullanımına sınır koymaya çalışıyor ve serbest oyunu teşvik ediyorsunuz.
Bir ebeveyn olarak yaptıklarınızda hiçbir yanlış görmüyorum. Gerçekten. Yapabileceğinizin en iyisini yapıyorsunuz.
Peki siz çocuklarınıza bu kadar ilgi gösteriyorken, bu yaşananların sebebi ne? Neden bu kadar çok ilgiye muhtaçlar?
Şimdi birlikte bakalım.
İlk olarak, kurduğunuz ilişkinin niteliğini düşünelim. Aranızdaki ilişkiyi çocuklar mı yönetiyor? Sizinle kurdukları ilişkide, ilk adımın sorumluluğu onlarda mı? Çocuklar sürekli sizden ilgi görmek için yarış halindeler mi? Peki ya eşinizin ilgisi?
Bu soruların iki önemli noktası var: 1. Çocuklarınızla sürekli zaman geçiriyor olmanıza rağmen bu dinamiğin sorumluluğunun kendilerinde olduğunu hissettiklerinde aslında bu güvensizlik hissini besliyor. Neden? Çocuklar (özellikle de 3 yaşında olan) ilişki için yetişkinlerin peşinden koşan olmamalıdırlar. Bu sorumluluk, kesin olarak hayatlarındaki yetişkinlerin elinde olmalı. Çocuklarınız evin içinde sürekli peşinizde olduklarında, size duydukları ihtiyaç ve güvensizlik hisleri artar.
Bu yüzden aile içinde ilişki kurmanın kimin sorumluluğunda olduğu üzerine bir düşünün. Kendinize şunu sorun: “Ne yaptığımızın, nasıl ve ne zaman yaptığımızın kontrolü onların elinde mi?” Eğer cevabınız “evet” ise çocuklarınızın bardaklarının asla dolmayacağında emin olabilirsiniz.
Bunun önüne geçmeli ve ilişkiye liderlik etmelisiniz. Ne oynayacağınıza, kiminle oynayacağınıza ve ne kadar süre oynayacağınıza siz karar verin. Eğer çocuğunuz Uno oynamaya bayılıyorsa, “Bütün gün akşam olsa da seninle Uno oynasam diye düşündüm!” deyin mesela. Bu şekilde oyunun orkestra şefi siz oluyorsunuz. Biraz rol yapmanız gerekse de bunun da tadını çıkarın.
İkinci önemli şey ise biraz gözyaşı dökülmesi gerektiği. Oyunun sorumluluğunu elinize aldıysanız ve harika vakit geçiriyorsanız, çocuklar oyunun sonsuza dek sürmesini isteyeceklerdir. Belli bir zaman koymak ve oyuna son vermek onları üzecektir. Bunda sorun yok, gayet normal bir şey. Amacınız onları asla ağlatmamak olmamalı. Amacınız gözyaşını beklemek ve bunun normal olduğunu çocuklarınızın bilmesini ve hissetmesini sağlamak olmalı.
Bu, teknolojiye sınır koyduğunuzda da olacaktır (korkarım daha da fazla). Zaman dolduğunda teknolojiye son vermek, her çeşit dramı ortaya çıkarır. Buna hazırlıklı olun.
Bir de çocukların can sıkıntısını geçirme dramı var. Ne kadar fazla fikir ortaya atarsanız, durum o kadar kötüleşir: Çocuklar daha fazla mızmızlanır, durumu uzatır, ağlar ve yalvarırlar.
Çocuklarınızla zaten yeterince derin bir ilişki kurduysanız (ki bunun saatlerce sürmesi gerekmiyor), onların duyguları ile empati kurmanız çok anlaşılır bir durum (“Biliyorum can sıkıntısı zor”). O zaman siz de gerçek bir iş yaparak dikkatinizi dağıtın ve arada kalmaktan kurtulun.
Buradaki en önemli konu 3 yaşındaki bir çocuğun henüz çok küçük olması. Daha fazla açlık/yorgunluk/hastalık belirtisi göreceksiniz. Bu yaştaki çocukların kendi duygularını yönetme becerileri henüz oluşmamıştır. Bu yüzden bu durum, çocuğun ihtiyaçlarını karşılarken bir taraftan olgunlaşmasına izin vermek arasındaki bir dengedir. Esas olarak her çocuğun farklı bir ihtiyacı olur. Ve bu normaldir.
Son olarak şunu söylemek isterim ki iki çalışan ebeveyn olarak kendinize de ilgi göstermelisiniz. Kendi spor, arkadaş ve yalnızlık zamanlarınızı yaratmaya çalışın. Biliyorum, vizdan azabı sinsi bir şekilde sizi takip edecek ama şunu asla unutmayın: Bir Cumartesi sabahı kendinize ayıracağınız iki saat altın değerindedir. Ruh haliniz çok daha sakin ve pozitif olacak ve çocuklarınız karşısında sabırlı kalma ve onlara karşı nazik davranma beceriniz artacaktır.
Sonuç olarak ilişki kurma konusunda sürücü koltuğunda oturduğunuzdan, ağlamaktan korkmadığınızdan ve kendinize de ilgi gösterdiğinizden emin olun. Bol şans”