Ebeveyn olmaya çalışmakla ilgili beni gerçekten ve her gün zorlayan bir meziyet varsa, o da sabırdır.
Bebeklik günlerinde bu, bebeğimi emzirmeyi ve onu sakinleştirmeyi öğrenmek demekti. Yürümeye başlayınca, çocuğum her şeyi keşfederken onun yavaş adımlarını kabullenmek ya da geceleri beş saatten daha uzun deliksiz uyku uyumayı beklemek demekti (ki bu, bir milyon yıl kadar uzun sürdü). Anaokulu çağına geldiğinde ise dinozorlarla ve daha milyonlarca şeyle ilgili bitmek bilmeyen sorular geldi.
Her gün sabırlı olmayı öğrenmenizi sağlayan onlarca fırsat bulursunuz. İşte daha sabırlı bir ebeveyn olmanın bir anne olarak bana göre beş yolu.
Durumu çocuğumun bakış açısından görmeye çalışmak
Oğlumun mini kekleri saat 10’a kadar fırına koymuş olmak gibi bir aciliyet hissi olmaz. O sadece hamuru karıştırmanın keyfini çıkarmak ister. Eğer fazla zamanım varsa, onun bakış açısını hesaba katar ve ona uyum sağlamak için elimden gelenin en iyisini yaparım. Pişirmenin planlanandan 5 dakika daha uzun sürmesi o kadar önemli mi gerçekten? Bana biraz randımansız gibi gelebilir, ama o bu deneyimden o kadar çok şey öğrenir ki onun da bu işe katılması için biraz daha zaman ayırmaya değer.
Geleceği öngörmek, önceden planlamak
Her ne kadar tek başıma markete gidip alışveriş yapıp geri gelmem genelde 20 dakika sürse de, çocuklarla birlikte markete gidip gelmek için 20 dakika ayırmak çok gerçekçi olmaz. Herkesi acele ettirip strese sürüklemek ve göz göre göre hayal kırıklığı yaşamak yerine, mümkün olduğu kadar ekstra zaman ekleyerek plan yapmaya çalışırım. Bu, okula varmamız gereken süreden en az 10 dakika önce evden çıkmamız gerektiği anlamına geliyor. Okul, evimize beş dakika mesafede. Bazı günler okula erken varırız, ama genellikle bir örümceğe bakmaya ya da unutulan bir su matarası için geri dönmeye her zaman fazladan zamanımız olur. Bu fazladan zamanı hesaba katarak plan yapmak rahatlamamı ve bu yüzden de beklenmedik olaylar karşısında çok daha sabırlı olmamı sağlar.
Her seferinde tek şeye odaklanmak
“Beklemek” ile ilgili stres yaşadığımda ya da herhangi bir davranışa patlamak üzere olduğumu hissettiğimde, genellikle o anda yaşanandan çok daha fazlasına odaklandığımı fark ettim. Çocuklarımın banyoya girmesi çok uzun zaman alıyor olabilir, ama ben aslında onları banyoya sokmaya odaklanmak yerine çok daha fazla şeyle ilgili endişe etmeye başlıyorum: Diş fırçalamak, en sevilen pijamaları bulmak, akşam yemeği sofrasını toplamak ve acaba bir gün olsun zamanında uykuya dalacaklar mı diye merak etmek… Eğer bir an durur ve her seferinde tek bir iş yapmaya çalışırsam, çileden çıkmaya daha az meyilli ve mevcut duruma odaklanarak ve sabırla yaklaşmaya daha fazla meyilli oluyorum.
Kendime, “Bir saat sonra ne durumda olacağız?” diye sormak
Öfke patlamaları ve enerjinin tavan yaptığı anlarla baş etmeye çalışmak aşırı yorucu olabilir. Böyle zamanlarda sabrımı yitirmek de çok daha kolay olur. Eğer büyük resme bakmak için bir an durursam, bundan yarım saat, bir saat ya da bir gün sonra her şeyin farklı olacağı aklıma gelir. Her şeyin nasıl daha farklı olabileceğini hatırlamak, o an için bana umut ve elimden gelenin en iyisini yapma konusunda cesaret verir. Çünkü biliyorum ki o an da geçip gidecek. Sonsuza dek böyle sürmeyecek, ama benim davranış şeklim geleceği etkileyebilir (ve etkileyecektir). Çocuklarımın geçmişe dönüp baktıklarında nazik ve sabırlı bir anne mi yoksa tam tersi bir anne mi görmelerini istiyorum?
Sabrın, sevgiyi göstermenin bir yolu olduğunu kendime hatırlatmak
Sabrın tükenmesi asla iyi hissettirmez. Üstelik sinirinizin çocuğunuzu nasıl etkilediğini görmek çok daha kötüdür. Öngörü sahibi olmak ve sabrın aslında sevgi göstermenin bir yolu olduğunu hatırlamak, sabretme konusunda insanı inanılmaz motive eder. Sabrımın test edildiğini hissettiğimde, birkaç uzun derin nefes ve çocuklarımı ne çok sevdiğimi kendime hatırlatmak, gerçekten sabrı modelleme hedefime odaklanmaya devam etmemi ve ebeveynliğin zorluklarını kabullenmemi sağlar. Çünkü hepsinin kökeninde sevgi yatar.
Evet, Sabrın Sonu Selamet…
Geçmişe bakıp sabırlı olduğum anları sabırsız olduklarımla kıyasladığımda, çocuğumla bağ kurma isteğimde ve ebeveynliğin aslında insanın kendine bir çeşit meydan okuması olduğunu kabullenişimde açık bir fark olduğunu görürüm. Bir şeyleri aceleye getirmek ya da bir şeylerin farklı olmasını istemek, zorlu durumlarda insana hiç yardımcı olmaz. Oysa bunun yerine kalbimi açmak ve sabır duygusu üzerinde yoğun bir şekilde çalışmak dünya kadar fark yaratabilir.
Kaynak: http://bouncebackparenting.com/5-ways-to-be-more-patient/