Dijital cihazların fiyatları düştükçe daha fazla çocuk için erişilebilir oldular. Bu durumun çocukların sosyal hayatları üzerindeki etkisi çok yoğun tartışmalara, genellikle de kasvetli öngörülere yol açıyor. Genel olarak, online etkinliklere fazla vakit ayıran çocukların, yüz yüze konuşma gibi daha önemli şeylere vakit ayıramayacağından endişeleniliyor.
Ancak bu konudaki fikirleri destekleyen veriler oldukça az. Çocukların kendi dijital cihazları olduğunda (Ki artık çoğunun var.) zamanlarının büyük bir kısmını bunların başında geçirdiklerini biliyoruz. Ergenler neredeyse günde on saatten fazla ekran başında oluyorlar. Kimilerine göre bunun sosyal bir bedeli var. Çocukların dijital cihazlarla kendilerini yalıttığı, yüz yüze sohbet etmeyi bilmedikleri düşünülüyor.
Ama bu konuda, özellikle ortaya bir neden-sonuç ilişkisi koyabilecek somut bilgiler yeterli değil. Yani aslında sosyal açıdan içe kapanıkken internet üzerinde sosyal arayışları bulunan çocuklar da olabilir ama böyle bir ilişkinin ortaya konması çok zor. İnternet üzerindeki etkileşimler yüz yüze etkileşimlerin yerini alarak sosyal bir yalıtıma mı sebep oluyor, yoksa bu çocuklar her durumda içlerine kapanacaklarken online iletişim onların katılabileceği her tür iletişimden daha mı sosyal bir etkinlik oluyor?
Aslında tüm bu soruların cevabı bir deneyle bulunabilir: 1000 ortaokul öğrencisini alın, 500’üne bir bilgisayar verin ve eğitim yılının sonunda ne olduğuna bakın. Neyse ki birileri bunu yaptı. (Fairlie & Kalil, 2017).
Deneyi yapanlar eğitim yılının başında ve sonunda bir anket uyguladılar ve ayrıca öğrencilerin okula devamını değerlendirebilmeleri için idari bilgilere erişimleri bulunuyordu.
Kontrol grubundaki çocuklar hem okulda hem de başka zamanlarda bilgisayar başında zaman geçirebiliyordu ve bazı aileler yıl içinde kendi bilgisayarlarını almışlardı. Araştırmacılar bu tür yanıltıcı bilgilerin izini de ellerinden geldiğince sürdüler. Kendilerine bilgisayar verilen çocuklar bilgisayar başında gerçekten de her hafta kontrol grubundaki çocuklardan daha fazla zaman geçirdiler.
Sonuçlar:
Arkadaşlık: Araştırmanın sonuçlarına göre bilgisayar verilen çocuklar, arkadaşlarıyla daha az iletişim kurmadı ya da daha az birlikte zaman geçirmedi. Tam tersine, arkadaşlarıyla daha fazla birlikteydiler.
Sosyal gruplar: Çocuklara bilgisayar verilmesinin, onların bir spor takımına, kulübe ya da müzik grubuna katılması üzerinde bir etkisi olmadı.
Devamlılık: Evde bilgisayar olması devamsızlığı etkilemedi.
Diğer etkinlikler: Televizyon, ödev ve zevk için kitap okumaya ayrılan süreler etkilenmedi.
Sosyal ağlar: Evinde bilgisayar olan çocukların daha fazla sosyal ağ sayfaları vardı ve sosyal ağlarda daha fazla vakit geçirdiler. İstatistiksel olarak sanal zorbalık bildirimlerinde artış gözlendi ama genel artış %1’in altında olduğu için yorumlanamadı.
Bu sonuçlarda insanın aklına takılan bazı şeyler var. Öncelikle, araştırma sadece bir eğitim yılı sürdü. İkincisi, akıllı telefonlar sürekli bir erişim sağlayacağı için farklı bir sonuca sebep olabilirdi. Üçüncüsü, çocuklara bilgisayar verildi ama internet erişimi verilmedi. İnternet bağlantısı olan çocuklar vardı ama internet bağlantısıyla daha etkili sonuçlar alınabilirdi.
Yine de bunlarla birlikte, dijital teknolojilerin çocukların zihinlerini yiyip onları asosyal zombilere çevireceğinden o kadar çok korkmuyorum. Bu araştırmadan önce, okuma üzerine yayınladığım bir yazıda dijital etkinliklerin okumanın yerini alamayacağını belirtmiştim. Bunun iki sebebi var. Birincisi, okumak, oyun oynamaktan ya da sosyal ağlarda takılmaktan daha farklı bir zevk verir. Okumayı seviyorsanız bu zevki sadece okurken alabilirsiniz. İkincisi, dijital teknoloji çocukların kitap okumasına engel olmuyor çünkü pek çok çocuk zaten kitap okumuyor.
İkinci nokta benim açımdan daha çarpıcı ve kendi çocuklarımı yetiştirirken en çok dikkate aldığım şey. Dijital teknolojilerin çoğu korkunç olmasa da çocuklarımın bilgisayar ekranından uzakta yapabildikleri şeyleri bilgisayar başında yapabildikleri şeylere tercih ediyorum. Bisiklete binmeleri ya da kitap okumaları çok daha iyi olur. Ama bilgisayar başında olmaları, on yaşındaki kızımın en son televizyon takıntısı “Kıyafetime Evet De” (Gelinlerin gelinlik seçtiği bir program) izlemelerinden daha kötü (ya da daha iyi) değil.
Ergenlerin dijital teknolojiyi kullanmasına ilişkin asıl endişem, kullanma süresiyle ilgili. Ben o yaşlardayken akranlarımın ne düşündüğüne fazla önem verirdim ama onların etkisi okul servisinden indiğim anda biterdi, o noktadan sonra annem ve babamla iki kız kardeşimin ne düşündüğü daha önemli olurdu. Şimdiyse çocuklar arkadaşlarını yedi gün yirmi dört saat bilgisayarlarında yanlarında taşıyorlar ve bu da ailelerinin onlar üzerindeki etkisini azaltıyor; asıl hoşuma gitmeyen de bu fikir.