Sonuçları yeni yayınlanan bir araştırmaya göre çocukları yedi yaşına bastıkları yıl okula göndermenin pek çok ciddi faydası bulunuyor. Okula başlama yaşını ertelemek, okula başladıklarında öğrencilerin dikkatlerini ve hiperaktivite düzeylerini kendi kendilerine kontrol edebilmelerini sağlıyor.
“Zamanın Hediyesi? Okula Başlama Yaşı ve Ruh Sağlığı” isimli çalışmaya göre okula başlamayı bir yıl ertelemek, 7 yaşındaki dikkatsizliği/hiperaktiviteyi çarpıcı bir şekilde azaltıyor. Aynı zamanda anaokulunu da bir yıllığına ertelemek 11 yaşındaki bir çocuğun dikkatsizlik ve hiperaktivite düzeyini yüzde 73 oranında azaltıyor. Araştırmacılar, Danimarka’nın her yerinden gelen on binlerce öğrenciden elde ettikleri verilere dayanarak bu sonuçlara ulaştıklarını söylüyor.
Danimarka’da çocuklar genellikle 6 yaşında anaokuluna başlıyor. Amerika’da da anaokulu öğrencileri 5 ya da 6 yaşlarında. Amerika’daki anaokulu eğitimi giderek artan oranda ilkokula benzemeye başladığı için ülkede bu konuda ciddi bir tartışma ortamı hakim. Bu yüzden bazı aileler çocuklarını anaokuluna geç göndermeyi tercih ediyor.
Pek çok erken çocukluk uzmanı, küçük çocukları oturmaya ve akademik çalışmalar yapmaya zorlamak hakkındaki endişelerini dile getiriyor. Uzmanların çoğu çocukların en iyi, yapılandırılmış oyunla öğrenebileceğini iddia ediyor. Bir uzmanın bu konudaki görüşü şöyle:
“Esas soru ne zaman anaokuluna başladığınız değil, bu anaokulu sınıflarında neler yaptığınız? Eğer anaokulunu yeni birinci sınıf haline getirirseniz, o zaman aileler anlaşılır bir şekilde çocuklarının okula başlamasını erteler. Eğer anaokulunu birinci sınıf gibi yapmazsanız, o zaman aileler çocuklarının anaokuluna başlamasını bu kadar ertelemez.”
Bir çocuğu okula erken başlatmamanın doğruluğunu hem destekleyen hem de bununla çatışan bilimsel çalışmalar var. Benim ikisi hakkında da bir fikrim yoktu. Ta ki oğlum bu yıl dört yaşında anaokuluna başlayana kadar…
Henüz küçük bir çocuk olduğu için endişe ediyordum ama kurallara uydum ve onu okula yazdırdım.
Haftada birkaç gün gittiği bir kreş ortamından, bir sınıfta 6 saat boyunca kesintisiz olarak oturmaya (Günde 20 dakika teneffüs ile) geçiş yaptı. Uyum konusunda bazı sorunlar yaşıyor. Hatta benim korktuğumdan çok daha fazla. Dün okul psikoloğundan bir telefon geldi. Bana oğlumun sınıfta bazı dikkat problemleri olduğunu söyledi ve aynen şöyle devam etti: “Gerçekten çok iyi okuyabiliyor ama kendisinden üçüncü şahıs olarak bahsettiğini fark ettiniz mi hiç?” Düşünebildiğim tek mantıklı cevap şu oldu: “Daha beş yaşında bile değil. Anaokulundan önce öğle uykusu uyurdu. Henüz zamirleri öğrenemediği için üzgünüm. Bu gerçekten de bir okul psikoloğunun yapması gereken türde bir telefon konuşması mı?”
Oğlum üç buçuk yaşından beri okuyor. Sosyal. Zeki. Felaket bir dikkat süresi var. Ve henüz dört yaşında. Bu anaokulu müfredatı, asla anlayamayacağım bir müfredat. Ben daha fazla oyun bekliyordum. Daha fazla teneffüs bekliyordum. Bir anaokulu çocuğunun eve ödevle gelmesini beklemiyordum. Anaokulu öğrencisi oğlumun “yorgun gibi görünüyor” olmasından ve gün boyunca odaklanma sorunu yaşamasından dolayı endişelenmem gerektiğini beklemiyordum.
Eve bir avuç dolusu çalışma kağıdı ile geliyor. Üç ay önce eve getirdiği karalamalardan, parıltılardan ve el işi kağıdı sanatından oldukça farklı şeyler bunlar. Anaokulu, birinci sınıf nasılsa onun gibi hissettiriyor. Ve şimdi çocuklarımızı okula daha geç başlatmamızı söyleyen bir araştırma var. Normalde birinci sınıfa başlamaları gereken yaşta hem de. Belki de oyuna çok daha fazla odaklanan ve beş yaşındaki çocukların, olmadıkları olgun öğrenciler gibi davranmalarına daha az odaklanan bir anaokulu müfredatına geri dönmemiz gerekiyor.
Oysa ben, oğlumu hiç tanımayan ama tonlarca müdahale ile anaokuluna hazır hale geleceğinden yüzde yüz emin olan okul yöneticileriyle katıldığım toplantılarda oturmak zorundayım.
Bana göre o daha beş yaşında bile olmayan bir çocuk. Onun sadece bir kalemi nasıl daha iyi tutabileceğini öğrenmesini, boyamalar yapmasını, oyun oynamasını ve öğrenme sevgisine devam etmesini istiyorum. Saatler boyu oturmasını, kelimeleri sesli okumasını ve daha dört yaşına bile gelmeden okumayı öğrenmesini değil. Eğer müdahale etmek gerekiyorsa edilmeli elbette. Ancak odaklanamama becerisinin altında kaçırdığı öğle uykusu gerçeği yatıyorsa değil.