Sevgili Koridorun Sonundaki Genç Öğretmen,
Seni yemekhanede yanımdan koşarak geçerken gördüm. Acelen vardı. Bütün öğrencileri sınıfa çağıran son zil çalmadan önce iki lokma yemek yeme telaşındaydın. Yüzündeki ve gözlerindeki gerginliği fark etmemek imkansızdı. Alnın yaşadığın gerginlikten kırışmıştı. Sana günün nasıl geçti diye sordum. Sen de içini çekerek:
“İyi” diye cevap verdin.
Ama kesinlikle iyi bir gün geçirmediğini biliyordum. Stresin seni ele geçirdiğini fark etmiştim. Üzerindeki baskının arttığını görüyordum. Sana baktım ve o anda, orada sana dur demeye karar verdim. Her şeyin gerçekten nasıl gittiğini sormak istedim. Acaba sende kendimden bir şeyler gördüğüm için mi sana bu kadar zaman ayırıyordum?
Bana ne kadar meşgul olduğunu, yapman gereken ne çok şey olduğunu söyledin.Ve tüm bunları yapmak için ne kadar az zamanın olduğunu. Seni dinledim. Ve sonra sana şöyle dedim:
Günün sonunda her şeyin ders planı olmadığını hatırla. Her şeyin biz öğretmenlerin yaptığı süslü el işleri, okuduğu harika kitaplar, tek tek katladığı kağıtlar olmadığını hatırla. Hayır, gerçekten önemli olan bunlar değil.
Tüm bu endişenin ve gerginliğin yükünü üzerinde taşıyan sana baktığımda, en önemli şeyin çocukların yanında olmak olduğunu söyledim sana. Çünkü günün sonunda öğrencilerin çoğu ne kadar muhteşem ders planları yarattığını hatırlamayacak. Sınıftaki panolarının ne kadar düzenli olduğunu hatırlamayacak. Sıraların ne kadar düzgün ve muntazam dizildiğini hatırlamayacak.
Hayır, tasarladığın bu muhteşem dekoru da hatırlamayacaklar.
Ama seni hatırlayacaklar.
Senin şefkatini. Senin empatini. Senin ilgini ve onlara verdiğin değeri. Dinlemek için zaman ayırdığını hatırlayacaklar. Onlara nasıl olduklarını sormak için durduğunu hatırlayacaklar. Gerçekten nasıl olduklarını merak etmeni hatırlayacaklar. Kendi hayatınla ilgili anlattığın kişisel hikayelerini hatırlayacaklar: evini, kedini, çocuklarını… Gülüşünü hatırlayacaklar. Yemek yerlerken onlarla birlikte oturduğunu ve konuştuğunu hatırlayacaklar.
Çünkü günün sonunda gerçekten önemli olan SENSİN. Senden önce o küçük sandalyelere oturan, bacakları küçücük masaların altına sıkışan o çocuklar için gerçekten önemli olan sensin.
Sen onların hayatlarındaki bu büyük farksın işte.
Gözünden yaşlar akarken ve duyguların dışarı taşarken sana bakarak yumuşak bir sesle “Bu kadar fazla çabalamayı bırak” dedim. Stresin kaynağının bir bölümünün kendi beklentilerin olduğunu hatırlattım sana.
Yaptığı işi gerçekten önemseyen insanlar olarak kendimize bazen fazla yükleniriz. Genellikle kendi kendimizin en kötü düşmanıyızdır. Önemsiz hatalar için kendimizi zihinsel olarak döveriz. Kendi kendimize yeterli olmadığımızı söyleriz. Kendimizi başkalarıyla kıyaslarız. En mükemmel ders planına ulaşmak için canımız çıkana kadar çalışırız. En enerjik aktiviteler. En ilgi çekici ders. En zekice ve şık malzemeler.
Öğrencilerimizin yaptığımız şeyde en iyi olduğumuzu düşünmelerini isteriz ve bu mükemmellik statüsüne sadece bir şeyler yaparak ulaşabileceğimize inanırız. Ama unuturuz. Hem de sık sık. Mükemmelliğe “olarak” daha kolay ulaşırız.
Ulaşılabilir olarak.
Nazik olarak.
Merhametli olarak.
Şeffaf olarak.
Gerçek olarak.
Düşünceli olarak.
Kendimiz olarak.
Bir öğretmenin en sevilen öğretmen olarak ün yapmasına sebep olan tüm öğrenciler, o öğretmen hakkında hep aynı şeyi söyler: Bizi önemsiyordu.
Gördüğünüz gibi çocuklar her şeyin özünü görebilirler. Her ne kadar parlak aktiviteler onları bir süre eğlendirse de, onların bize bağlı kalmasını sağlayan şey empatinin sürekli varlığıdır. Onlarla kurduğumuz ilişkidir. Emek verdiğimiz süredir. Durup ilgi gösterdiğimiz tüm ayrıntılardır. Onlarla paylaştığımız sevgidir: Öğrenme sevgisi. Yaşam sevgisi. Ve en önemlisi, insan sevgisi.
Ve biz sürekli mesleğimizde mükemmellik peşinde koşarken, mali kısıtlamalar ve üst yönetimden gelen ağır talepler de üzerimize üzerimize gelir. Hem de acımasızca ve hızlı bir şekilde. Ama zorluklara rağmen devam etmeliyiz. Hem kendimiz hem de öğrencilerimiz için. Çünkü esas olan insan iletişimidir.
Bu sensin, onların öğretmeni, önemli olan budur.
Sınıfına geri dön ve etrafına gerçekten bak. Üzerinde baskı yaratan davranışları, konuları ya da durumları bazen görmezden gel. Masandaki kağıt yığınının, biriken emaillerinin ötesine bak. Koridorun sonundaki tecrübeli öğretmenin sınıfındakinden daha fazlasını gör. Bak. O zaman aslolanın tam orada, kendi içinde olduğunu göreceksin. Bir çocuğun yaşamında fark yaratma fırsatını göreceksin. Hayatının fırsatını. Ve bunu şimdi yapabilirsin.
Tam olduğun yerde, sadece olduğun halinle.
Çünkü şu an olduğun her şey, bugün onlar için olman gereken her şeyin ta kendisi. Ve yarın kim olacağın, bugün kim ve ne olmak istediğine bağlı.
Her şey senin içinde. Bunu biliyorum.
Sevgiyle,
Koridorun Sonundaki O Diğer Öğretmen
Kaynak: http://www.edutopia.org/discussion/what-students-remember-most-about-teachers