Yaklaşık 50 yıl önce yapılan bir çalışmada, kız ve oğlan çocuklarından bir bilim insanı resmi çizmeleri istendi. Sonuçlar şaşırtıcı bir ön yargıyı gözler önüne seriyordu: Çocukların çizdiği bilim insanlarının yüzde 99.4’ü erkekti. 1966 ila 1977 arasında toplanan 5000 resimde yalnızca 28 kadın vardı ve hepsi de kız çocukları tarafından çizilmişti.
O zamandan beri, bu deney tüm sınıf seviyelerindeki 20.000 çocukla yaklaşık 80 kez tekrarlandı ve tüm bu çalışmaların sonuçları geçen yıl yayınlanan bir meta-analizde incelendi.
Analizde öne çıkan üç başlık şöyle:
1. Çocuklar giderek daha fazla kadın bilim insanı çiziyor: Orijinal çalışmada çocuklardan toplanan çizimlerin yüzde 1’inden daha azı kadın bilim insanlarını içeriyordu. Ancak meta-analize göre bu rakam yıllar içinde giderek arttı ve “Sonraki çalışmalarda ortalama yüzde 28’e ulaştı.”.
2. Değişimin başını kız çocukları çekiyor: Özellike kız çocukları daha fazla kadın resmi çizmeye başladılar. İlk çalışmada kadın bilim insanı çizen kız çocuklarının oranı yüzde 1.2 iken, bu oran 1985’te yüzde 33’e ve 2016’da yüzde 58’e kadar çıktı. Bu konuda kızlarla oğlanlar arasında büyük bir fark var diyebiliriz. Çünkü, her 10 oğlandan 9’u hala erkek bilim insanı çiziyor.
3. Çocukların yaşı arttıkça erkek bilim insanı çizme eğilimleri de artıyor: Anaokulundaki çocuklar aşağı yukarı aynı sayıda kadın ve erkek bilim insanı çiziyorlar. Kız çocukları daha fazla kadın çizerken, oğlan çocukları daha fazla erkek çizme eğilimindeler. Ancak liseye geldiklerinde, öğrencilerin – hem kız hem erkek – çizdiği bilim adamlarının sayısı, bilim kadınlarının tam dört katı. Bu değişim kız çocuklarında daha belirgin: 6 yaşındaki kız çocuklarının çizimlerinin yüzde 70’inde kadın bilim insanı bulunuyorken, bu oran 16 yaşındaki lise öğrencilerinde yüzde 25’e düşüyor.
Çocukların bilim insanlarını resmetme şeklindeki değişimler, kadınların bilim alanındaki mesleklere katılımının artmasıyla ilişkilendiriliyor. Amerika Ulusal Bilim Vakfı verilerine göre, 2015 yılında biyoloji, tarım ve çevre bilimleri alanında çalışan bilim insanlarının yüzde 48’i kadındı. Oysa bu rakam 1993’te yalnızca yüzde 34’tü. Ancak bilim ve mühendislik dallarında çalışan kadınların sayısı, 1993’ten 2015’e kadar genel anlamda çok büyük bir değişim göstermedi. 1993’te yüzde 22.9 olan çalışma oranı, 2015’te yüzde 28.4’e kadar yükselebildi.
Öğrencileri, özellikle de kız çocuklarını bilimle ilgilenmeye teşvik etme konusunda öğretmenlere büyük rol düşüyor. Meta-analiz ekibinden David Miller ve meslektaşları, “Kız çocukları, yalnızca oğlanlar için uygun olduğunu düşüdükleri aktivitelerden kaçınabilirler.” diyorlar. Öğretmenlerin kullandığı dilden, sınıf duvarlarındaki süslemelere kadar her şey, öğrencilere kadınların ve erkeklerin bilimdeki rolüne dair üstü kapalı mesajlar verebilir.
Peki bu neden önemli? Çünkü, “Bilimi erkeklerle ilişkilendiren ön yargılar, kız çocuklarının bilim temelli aktivitelere ve kariyerlere olan ilgisini azaltabilir.” diyor araştırmacılar. Kız çocuklarının kadınları bilim insanları olarak görmemesi, gelecekte kendilerini de bilim insanı olarak görme ihtimallerini düşürüyor.
Çocukları bilime yönlendirmek için izleyebileceğiniz 6 adım
1. Farklı posterler ve sınıf süslemeleri kullanın: 2014 yılında yapılan bir çalışma, sınıftaki sembolik unsurların – duvarlarda bulunan bilim insanı fotoğrafları gibi – öğrencilere “sınıfta değer gördükleri ve sınıfa ait oldukları” mesajını verdiğini buldu. Öğrenciler sınıf materyallerinde temsil edilmediklerini hissettikleri takdirde, okul hayatlarında yapacakları seçimleri etkileyen “çok ciddi sonuçlar” ortaya çıkabiliyor (İleri düzey fen dersi seçip seçmemek gibi). Sınıf süslemeleri öğrencilerin sahip olduğu farklı cinsiyetleri, sosyo-kültürel yapıları ve ilgi alanlarını temsil edecek şekilde tasarlanmalı.
2. Öğrencileri, kız çocuklarını ve kadınları öne çıkaran kitapları okumaları için teşvik edin: 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre çocuk bilim kitaplarında, bilim adamları bilim kadınlarından üç kat daha fazla konu ediliyor. Kitaplarda kadınlar yeterince temsil edilmemekle kalmıyor, aynı zamanda hikayeye olan katkıları da hafife alınıyor. Örneğin, kitapların çoğunda kadınlar pasif, düşük statülü ve yüzeysel bir şekilde tasvir ediliyorlar. Bununla mücadele etmek için öğretmenlerin öğrencileriyle ilham verici kız çocuklarını ve kadınları konu alan kitapları paylaşmaları gerekiyor.
3. Okula misafir konuşmacıIar ve rol modeller davet edin: İngiltere’de gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, bir rol modeli olan kız çocuklarının bilim dallarında kariyer edinmeye ilgi duyma ve bunun peşinden gitme ihtimalleri daha yüksek. Öğretmenler, bilim kadınlarını okula davet edebilir, onlarla video konferans yapabilir ya da öğrencilerinden topluluklarındaki bilim kadınlarıyla röportaj yapmalarını isteyebilirler.
4. Kullandığınız dildeki cinsiyetçi ifadelere dikkat edin: 2016 yılında yapılan bir araştırmaya göre kullandığımız kelimeler cinsiyet eşitsizliğini destekliyor olabilir. Örneğin, “geleceğin bilim insanları” yerine “geleceğin bilim adamları” demek, kız çocuklarının ”bilimin onlar için uygun bir kariyer olmadığı” düşüncesini edinmesine yol açabilir. 2018 yılına ait bir çalışmaya göre eğitimciler erkek öğrenciler için “zeki, “yapıcı” ve “tasarımcı” gibi kelimeler kullanma eğilimi gösterirken, kız çocukları için “kızlar” ve “yardımcılar” kelimelerini daha çok kullanıyorlar. Böyle bir dil, “okul ortamındaki tavrı ve aktiviteleri şekillendiriyor” ve kızlar için liderlik pozisyonlarında bulunma ihtimalini düşürürken oğlan çocuklarının grup kararlarında daha büyük roller edinmelerine yol açıyor.
5. Gelişmeye açık zihin yapısını teşvik edin: 2017 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada, henüz 6 yaşındaki kızların “çok ama çok zeki” kategorisi için kızlardan daha fazla oğlan çocuğu ismi verdikleri ve zeki çocuklara özel olduğunu düşündükleri aktivitelere katılmaktan çekindikleri keşfedildi. Bu durumu değiştirmek için öğretmenlerin zekanın durağan bir şey olmadığı ve her öğrencinin yeteneklerini geliştirme kapasitesine sahip olduğu gerçeklerine vurgu yapmaları gerekiyor. Öğrencilerin, oğlanlar ve kızlar hakkındaki klişelerin bir geçerliliği olmadığını keşfetmeleri için matematik ve bilimsel başarı verilerini incelemeleri sağlanabilir.
6. Endişelerinizi öğrencilere yansıtmaktan kaçının: 2018 yılında yapılan bir çalışma, öğretmenlerin kendi matematik endişelerini bilinçsizce öğrencilere aktarıyor olabileceği konusunda bizleri uyarıyor. Bunu yaparken öğrencilere “Herkes matematikte iyi olamaz.” düşüncesini aktarıyorlar. 2010 yılına ait bir araştırmaya göre özellikle kız çocukları öğretmenlerinin matematik endişesine karşı oldukça hassaslar. Öğretmen matematiğe karşı ne kadar büyük bir kaygı duyuyorsa, kız çocuklarının da “Oğlan çocukları matematikte, kızlar da okumada iyi.” diye düşünme olasılığı o kadar artıyor ve matematik başarıları da bu yüzden düşebiliyor. Öte yandan, ezber yerine öğrenmeyi vurgulayan öğretim yöntemleri ve yetenekle ilişkilendirilen yüksek beklentiler, öğrencilerin matematiğe karşı daha olumlu bir tutum geliştirmelerine yardımcı oluyor.
Kaynak: https://www.edutopia.org/article/50-years-children-drawing-scientists