Öğretmen: Üçüncü üniteyi açın ve ünite tanımlarını okuyun.
Öğrenciler biraz bıkkın, biraz sıkkın, biraz da yorgun bir şekilde kitaplarını açarlar. Eyvah ki eyvah, birkaç öğrenci kitabını evde unutmuş. Öğretmen, her zamanki gibi çileden çıkar. Kitaplarını getirmeleri konusunda kaç sefer öğrencileri uyardığını, tekrar tekrar söylemesine rağmen bu kitapların hala nasıl evde unutulduğunu sinirli bir şekilde söylenir durur. Öğretmenin sinirleri bozulmuştur bir kere. Biraz yatıştıktan sonra dersin konusuna giriş yapılır. Fizik, kimya ve biyoloji dersleri kitaplardan öğrenilir, resim ve şablonlara bakılır ve sınavlarda öğrenciler birinci üniteden üçüncü ünitenin sonuna kadar sorumlu tutulur. Ve sınavlarda kitaptaki tanımlar ve örnekler sorulur, derslerde çözülen benzer sorulardan sınavda da çıkacağı söylenir.
Birçok okul için bu durum üç aşağı beş yukarı aynı şekilde ilerler. Kimi okulun deney için uygun laboratuvar ortamı yoktur veya olsa bile bir sınıf öğrenciyi laboratuvara götürüp deney yaptırmak oldukça yorucudur.
Öğrencilere verilen proje ve dönem ödevlerine gelirsek bunların birçoğu aileler tarafından yapılır. Ortaokul veya lise çağında kaç öğrencimiz bilimsel bir proje veya çalışma yapmaya teşvik ediliyor? Bu öğrencilerle yapılan kaç tane bilimsel çalışma veya deney, makaleye çevrilip bilimsel bir dergide yayınlanıyor?
Sonrada dönüp dolaşıp üniversitelerdeki öğrencilerin ne kadar sığ düşünce yapısına sahip olduğu, bilimsel çalışmalar konusunda ne kadar isteksiz ve beceriksiz olduklarından dert yanılıyor. Peki ama 20 yaşına kadar bilimsel bir çalışma yapmaya özendirilmemiş, teşvik edilmemiş, sürüklenmemiş ve dahil edilmemiş, her şeyi kitaplardan öğrenmiş bu öğrencilerin üniversiteye geldiklerinde bir anda bu çalışmalarda ne kadar verimli olmalarını bekliyoruz? Siz bu öğrencilere çoktan seçmeli 100 soru verin ve 80 dakikada çözmelerini isteyin, bakın o zaman bu öğrencilerin ne kadar verimli sonuçlar çıkaracaklarını görün.
Öğrencilerimizin sayısal becerilerini; formülleri ezberleme, soru çözme ve sınav sonuçları ile ölçüyoruz. Çocuklarımıza yeni şeyler denemeleri için zemin hazırlamıyoruz. Deneme yanılma yöntemiyle sonuca ulaşmaları için onlara yol göstermiyoruz.
Wright kardeşler, küçük bir kasabada bisiklet tamircisi olarak çalışıyorlardı. İlk uçak modelini inşa ettiklerinde ve tarihe ilk uçan aracın mucidi olarak geçtiklerinde sahip oldukları bir üniversite eğitimleri dahi yoktu. Onlar, sadece kuşların nasıl uçtuklarını gözlemlediler. Doğayı gözlemlediler ve incelediler. Model uçaklar, uçurtmalar ve planörler inşa ettiler ve bunlarla defalarca deney yaptılar. Deneme yanılma yöntemiyle kendilerini geliştirdiler. Wright kardeşler bir inançla yola çıktılar, doğada var olan müthiş dengeden ilham aldılar, kuşların nasıl uçtuğunu incelediler, araştırdılar, kendilerini geliştirdiler ve en sonunda ilk uçan aracı ortaya çıkardılar.
Çocuklarımıza ve öğrencilerimize kendilerine inanma ve güvenme enerjisi veriyor muyuz? Deneme yanılma yoluyla keşfetmeleri ve kendilerini geliştirmeleri için onlara bir ilham veya teşvik kaynağı oluyor muyuz?
Merve Özçelik