Nefes al. Nefes ver.
Seni bir arada tutan bağlar birer birer gevşiyor. Bedeninde olup bitenleri hissediyorsun ama kontrol edemiyorsun. Nefesin hızlanıyor. Bütün duyuların hassaslaşırken bedenin titriyor. Kolların ve bacakların boyunca karıncalanmalar ve uyuşmalar geldiğini hissediyorsun. Canın acıyor. Her şey çok yakın. Çok sesli. Ve sonra kendini kapatıyorsun.
Panik atak geçiriyorsun.
Bu, ruh sağlığı sorunlarıyla ilgili daha fazla farkındalığa gerek olduğu ile ilgili bir yazı değil. Ya da inanılmaz bir teknik sayesinde bütün kaygılarımdan nasıl kurtulduğumla ilgili. Bu tür yazılar ve kitaplar var ve hepsi de bu konuları benim asla anlatamayacağım kadar iyi anlatıyorlar.
Bu, eğitim sistemimizin genç insanların hayatlarını nasıl mahvettiği ile ilgili bir yazı. Kimse bunu dile getiren öğretmenleri dinlemiyor. Belki bu kez birileri beni dinler.
İsmim Orli ve 16 yaşındayım. Küçük bir çocukken yetişkin taklidi yapma oyunu oynamayı çok severdim. 16 yaşında olmayı hayal ederdim. Akşam ne zaman istersem uyuyabileceğimi ve peri kanatlarına harcamak için kendi paramın olacağını hayal ederdim. (Kimsenin yetişkin olduğunda prensesler, periler gibi giyinmediğini fark etmek beni çok sarsmıştı.)
Asla böyle olacağımı hayal etmemiştim. Ortaokula başlamak benim için tam bir şok olmuştu. Not sisteminin ne olduğunu öğrenmiştim: Ya başarılı olursun – ve ayak uydurursun – ya da başarısız olursun. Birdenbire bütün okul projelerime getirdiğim yaratıcılık kabul görmemeye başlamıştı. Bunun yerine verileri ve istatistikleri ezberlemek zorundaydım. İşte o zaman, geleceğimin sınav kurulları tarafından yaratılan belli kriterler üzerine kurulacağını anladım. Ve bu aynı zamanda panik atak geçirmeye başladığım zamandı. Başarısız olma fikrinin getirdiği dehşet, beni neredeyse bütün deneme sınavlarında yerimde oturamaz hale getirmişti.
Eğitim sistemimiz hatalı. Bu sistem genç insanların, hiç kimseye, hiçbir yaşta asla yapılmaması gereken türde bir baskı hissetmelerine sebep oluyor. 21 gelişmiş ülkedeki çocukların genel sağlıklarını (ruhsal, fiziksel, duygusal) ölçen 2007 yılına ait bir UNICEF araştırmasında İngiltere sonuncu oldu.
Eğitim sistemi insanlara, en iyi hallerinin bile yeterli olmadığını, sürekli daha fazla uğraşmaları gerektiğini ve tek bir kötü sonucun onları başarısız biri yaptığını öğretiyor. Başarı, size belli bir günde verilen kriterleri ne kadar iyi hatırladığınızla ölçülüyor. Bir sınav kurulunun başarı tanımını, çocukların sağlığının önünde tutmayı nasıl haklı görebiliyoruz? Bir insanın hedeflemesi gereken en önemli başarı; kendi içinde rahat olmak, sahip olduğu bilgilere güvenerek yaşamını sürdürmek ve başarıyı kendine göre tanımlamaktır.
Önümüzdeki yıl hükümetin yapacağı tek değişlik, notlandırmanın harflerden sayılara dönmesi olmayacak. Pek çok modül yerine tek bir sınav getirilmesi, öğrencilerin bundan sonra tek bir şansı olacak demek. Tek bir cevap seti, başarı ile başarısızlık arasındaki farkı belirleyecek.
Bu kararları veren insanların seçilmesinde oy kullanacak kadar sorumluluk sahibi değilsek, aynı yaşta, hayatımızın geri kalanını şekillendirecek kararları verme konusunda sorumlu tutuluyor olmamız ne kadar mantıklı olabilir?
Gelecek neslin olabilecek en iyi şekilde eğitildiğinden emin olmanın yolu gözlerine sınav kağıtlarını sokmak değil, nefes almalarına izin vermek, öğrenme için rahatlatıcı ve zengin bir ortam yaratmaktır. Eğitim sistemimiz örselenmiş genç yetişkinler yetiştiriyor. Arkalarındaki düğmelerine basınca çalışan, bir kez uygunsuz görüldüklerinde yere düşen makineler gibi bir nesil. Eğitim sistemimiz asla inisiyatif alamayacak ve yeni şeyler keşfedecek kadar cesur olamayacak kadar korku dolu genç bir nesil yetiştiriyor. Çünkü onlara başarının, tek bir yolla ulaşılan bir varış noktası olduğu öğretiliyor.
Yaşadığım panik ataklara dönüp baktığımda, durup kendimi sarsmak istiyorum. Başarıya yönelik oldukça katı bir tanımları olan bir grup politikacının bana bunu yapmasına izin verdiğim için. Hiçbir şey, uğruna sağlığınızı riske atmanıza değecek kadar önemli değil. Size gencecik yaşınızda, yeterince iyi olup olmadığınızı söyleyen bir kağıt parçası hiç değil.
Eğer bu yazıyla empati kurabilen genç biriyseniz, bizim gibi çok sayıda insan olduğunu söylemek isterim. Ve her şeyin zamanla düzeleceğini. Politikacılara ise mesajım şu: Eğer ülkenin gelecek nesillerinin ruhlarında hasar bırakan endişelerden ve mevcut sistem tarafından içlerine yerleştirilmiş başarısızlık korkusundan kurtulmasını istiyorsanız, bunu değiştirecek güce sahipsiniz.
Keşke hala o günlerde olsaydım dediğim beş yaşındaki ağlamaklı halim gibi konuşacak olabilirim. Ama son olarak, söylemek istediğim dört kelime daha var: Bu hiç adil değil!