Yıllar 1947’yi gösterdiğinde genç bir kızın, gündelik ve masum düşüncelerini yazdığı bir günlük yayınlandı. Aslında bu kitap, bir günlükten çok daha öte bir şeydi. 13 yaşında bir kız çocuğuna ait olan günlükteki yazılar, Nazi rejimi karşısında hayatta kalmak için insanın sadece bir şansının olduğunu ve bunun nasıl değerlendirilebileceğini incelikli bir şekilde anlatıyordu. Hayatta kalmak için tek şans ise “varlığını” saklamaktı. Anne Frank’ın, Nazi rejimi yıllarında tuttuğu günlükleri bugüne kadar 30 milyon kopyadan fazla basıldı ve 67 dile çevrildi. Anne Frank’in Hatıra Defteri sizin de kitaplığınızın bir köşesinde duruyorsa ya da belki de bugüne kadar hiç okumadıysanız, işte bu günlükler hakkında bilmeniz gereken 10 şey:
1. Anne’ye 13. doğum gününde hediye edilen “günlük” aslında bir “imza” defteriydi.
Yazma konusunda çok hevesli olan Frank, hediyesini bir günlük olarak kullanmaya karar verdi. İmza defteri dolduktan sonra iki deftere daha geçti ve son olarak da 360 yaprak sayfaya başvurmak zorunda kaldı.
2. Anne, günlüğünün çoğunu “Kitty” adlı bir kişiye mektup şeklinde yazdı.
Peki Kitty kimdi? Bu konuda akademisyenler arasında görüş ayrılıkları oluştu. Bazıları Anne’nin, savaş öncesi dönemdeki arkadaşı Käthe “Kitty” Egyedi’ye atıfta bulunduğunu düşündü. Bazıları ise Anne’nin Kitty ismini, en sevdiği kitap serisi olan Joop ter Heul‘dan aldığını düşündü. Bu kitaptaki ana karakterin en iyi arkadaşının ismi Kitty idi. Theresienstadt toplama kampından kurtulan Egyedi ise daha sonra mektuplarda geçen isimle Anne’nin kendisini kast etmediğini düşündüğünü söyledi.
Bu arada, günlüğün tamamında hitap edilen isim yalnızca Kitty değil. Anne, ilk mektuplarında Conny, Marianne, Emmy ve Pop isimlerinden de bahsediyor.
3. Anne ve ailesi, saklandıkları yeri bilen birisinin (Hala kim olduğu bilinmiyor!) kendilerini ele vermesiyle yakalandı.
Alman subaylarının, 4 Ağustos’ta kaldıkları binaya düzenledikleri baskınla Anne ve ailesi tutuklandı. Tutuklama memuru Karl Silberbauer, daha sonraları Frank ailesini tutuklamalarını ve hatta Anne’nin babası Otto Frank’e, “Ne güzel bir kızınız var.” dediğini bile çok net bir şekilde hatırladığını dile getirdi. Silberbauer’in yaptıkları ortaya çıkınca, 1963 yılında Viyana polisindeki görevinden alındı. Silberbauer, görevden alınmasıyla ilgili o dönem şunları söyledi: “Bunca yıldan sonra neden ben seçiliyorum? Sadece görevimi yaptım. Artık görevden alındım. Daha yeni mobilya almıştım. Mobilyaların parasını nasıl ödeyeceğim?” Soruşturmadan sonra Silberbauer’in işine geri dönmesine izin verildi.
Silberbauer, daha sonra kendisinden bahsedilip bahsedilmediğini görmek için “Anne Frank’in Hatıra Defteri” kitabını aldığını da itiraf etti. Kitapta ondan bahsedilmiyordu.
4. Anne, Bergen-Belsen toplama kampında öldü ama gaz odalarında değil.
Bir deri bir kemik kalmışlardı. Annesini açlıktan, kız kardeşini tifüsten kaybetmişti Anne. Babasının da öldüğünü düşünüyordu. Mart 1945’te, kız kardeşinin ölümünden üç gün sonra Anne’i de tifüse yakalandı. Toplama kampı birkaç hafta sonra İngiliz birlikleri tarafından kurtarıldı.
5. Gizlenen sekiz kişiden – Anne, kız kardeşi, anne-babası, van Pel ailesi ve Fritz Pfeffer adında bir adam – yalnızca birisi hayatta kalmayı başardı.
Hayatta kalan Anne’nin babası olan Otto Frank, 1945 yılının ocak ayında Sovyet askerleri tarafından Auschwitz’te kurtarıldı. Yaz mevsimi geldiğinde kızlarının da karısının da öldüğünü öğrendi. Otto Frank’in bir televizyon programına çıkarak Anne’nin günlükleri hakkında söylediklerini şuradan dinleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=KjaNISIndDY
6. Günlükler, Frank ailesinin gizlenmesine yardımcı olan Hollandalı Miep Gies tarafından Otto Frank’a verildi.
Askerlerin ayrılmasından sonra günlükleri ve kağıtları toplayan Gies, bunları bir gün Anne’ye geri vermeyi umuyordu. Otto, günlüklerin yazılı olduğu kağıtları aldıktan sonra yayınlanmasını sağladı. Anne’nin de böyle yapacağını biliyordu. Günlüğün ilk baskısına Het Achterhuis, “Arka Ev” ismi verildi.
7. Eğer Miep Gies günlüğün içinde yazanlara baksaydı, Anne’nin düşüncelerini asla okuyamayacaktık.
Gies daha sonra, içinde yazılanları bilseydi, günlüğü kesinlikle yok edeceğini söyledi. Çünkü o dönem Frank ailesini, van Pel ailesini ve Fritz Pfeffer’ı saklayan herkesi töhmet altında bırakıyordu. Kitap ikinci baskıya ulaştığında Otto Frank, nihayet Gies’i kitabı okuması konusunda ikna edebildi.
8. ‘Anne Frank’ın Günlüğü’ tartışmalı kitaplar listesinde yer aldı. Ancak düşündüğünüz nedenlerden değil!
Günlükte, Anne’nin anatomiye meraklı olduğunu anlatan bölümler de vardı. Ergenlik çağındaki bir kız için tamamen normal bir şeydi bu. Kitabın “pornografik” olduğunu söyleyen protestocuların aksine aslında bu bölümler oldukça espriliydi.
9. Günlüklerin bazı okullarda yasaklanması istendi.
1983 yılında Alabama’daki bir okul, Anne’nin günlüğünü “gerçek bir uyuşturucu” olduğu gerekçesiyle yasaklamaya kalkıştı.
10. Bazı insanlar (Çoğunlukla soykırımı inkar edenler) Anne Frank’ın günlüklerinin sahte olduğunu düşünüyor.
Günlüklerin sahte olduğuna dair söylentileri bertaraf etmek için, el yazısı, tutkal, ciltleme yöntemleri, kullanılan mürekkep ve kağıdın türü için çeşitli analizler yapıldı. Günlüğün sahte olduğuna işaret eden hiçbir ize rastlanmadı.
Anne Frank’ın bugün elimizdeki tek görüntüsü; 22 Temmuz 1941’de bir komşusunun evlenmesini izlediği ana ait:
Kaynak: http://mentalfloss.com/article/51367/10-things-know-about-anne-franks-diary-young-girl