Korkunç iki yaş, ergen üç yaş, felaket dört yaş… Bu yaşlara damgasını vuran öfke nöbetleri ve ağlama krizleri, küçük çocukların duygularını nasıl regüle edebileceklerini henüz öğrenmediklerinin de somut bir göstergesi aynı zamanda. Ancak bu günlerin geçip gitmesini ve bir an önce büyümelerini beklemek yerine öğretmenler ve anne babalar bu dönemi hem o an için hem de uzun vadede büyük faydalar sağlayan “duygusal okuryazarlık” becerilerini çocuklara öğretmek için kullanabilirler.
Sayıları gittikçe artan pek çok araştırma, küçük yaşlardan itibaren çocuklara duygusal zeka konusunda net ve açık bir eğitim vermenin ne kadar etkili olduğunu doğruluyor. Farklı araştırmalar, sosyal ve duygusal beceri programlarına katılan anaokulu çocuklarının daha az öfke ve kaygı sergilediklerini ve daha iyi birer sosyal problem çözücülere dönüştüklerini söylüyor. Bu sonuçlar daha barışçıl ve huzurlu bir sınıf ortamı yaratırken, aynı zamanda kazanılan faydaların anaokulu yıllarından çok daha uzun vadeli etkileri oluyor. Erken çocukluk dönemindeki olumlu sosyal davranışlarla, gelecekteki akademik başarı ve zihinsel sağlık arasında güçlü bir bağ bulunuyor. Diğer bir deyişle, çocuklar kendilerini sakinleştirmeyi, duygularını ifade etmek için kelimeleri kullanmayı ve başkalarına karşı nazik ve iyi davranmayı öğrendiklerinde, gelecekteki başarılarının ve ruhsal sağlıklarının da temellerini atıyorlar aynı zamanda.
Belli bir müfredat çerçevesinde olmadan da, anne babalar ve erken çocukluk dönemi eğitimcileri, küçük çocukların duygusal okuryazarlığını geliştirmek için pek çok şey yapabilirler.
1. Duyguları Adlandırın
Etkili danışmanlığın temeli “yansıtarak” dinlemektir. Terapistler danışanlarını dinlerler ve sonra danışanın kendini anlamasını güçlendirmenin bir yolu olarak duyduklarını ona geri yansıtırlar. Çok küçük çocukların ve anaokulu çocuklarının kendilerini dille ifade etme becerileri sınırlıdır. Ancak anne babalar ve öğretmenler, çocukların davranışını – bağırmak, itmek, ağlamak ya da geri çekilmek olabilir – “dinleyebilirler” ve sonra da bunu onlara yansıtarak hissettikleri şeye bir isim koymalarına yardımcı olurlar.
- “Çok kızgınsın! Küçük kardeşin resmini yırttı ve sen de çok kızdın.”
- “Çok üzgünsün. Anneannen gitti ve sen de gitmesini istemedin. Çok üzgün hissediyorsun.”
- “Çok mutlusun! Kocaman bir balonun var ve çok mutlu olduğun için zıplayıp duruyorsun!”
Çocuklar olgunlaştıkça, duygusal kelime haznelerini geliştirmek adına onları çeşitli nüanslarla tanıştırmak için de aynı yöntemi kullanabilirsiniz: “Hayal kırıklığına uğramış gibisin. Kulen yıkıldı ve sen onu yapmak için çok uğraşmıştın! Bu çok moral bozucu.” Ya da, “Şaşkın görünüyorsun. Şimşek gerçekten çok sesliydi ve seni çok şaşırttı.”
2. Duyguları Normalleştirin
Duygular, iyi ya da kötü olarak sınıflandırılmamalı. Yine de güçlü duygular çocukları korkutabilir ya da yorabilir. Bu yüzden, uyaranlara verdikleri tepkiyi normalleştirmek – herkesin bazen kızgın, üzgün ya da korkmuş hissedebileceğini görmelerine yardım etmek – onları rahatlatabilir ve başkalarının bakış açısından bakma becerilerini de geliştirir.
Çocuk sakinleştikten sonra tekrar konuya dönün ve çocuğun kendini nasıl hissettiği de dahil olmak üzere neler olup bittiğini kısaca özetleyin. Sonra ona, siz dahil herkesin bazen böyle hissedebileceğini hatırlatın.Örneğin, “Bu sabah anneanne gittikten sonra kendini çok üzgün hissettin. Etrafı tekmeledin ve ağladın. Anneannen kalsın ve seninle oynasın istedin. Herkes bazen üzgün hisseder. Anneanne gittiğinde ben de kendimi kötü hissettim. Onunla konuşmayı ve sana kitaplar okumasını seyretmeyi çok seviyorum. İnsanların “hoşçakal” deyip gitmesi üzücü bir şey. Onu yarın aramak ya da ona bir resim çizmek ister misin?”
3. Stratejiler Geliştirin
Bir noktadan sonra hemen herkes, bitmek bilmeyen bir ödeme sırasının ortasında fiziksel bir öfke krizi geçirmenin pek de akıllıca bir karar olmadığını öğrenir. Ancak bu, çok yavaş ilerleyen bir sırada olduğumuz için gitmemiz gereken yere geç kaldığımızda kendimizi kötü hissetmediğimiz anlamına gelmez. Her zaman ve genellikle hislerimizi kontrol edemeyiz ancak duygularımızı nasıl ifade ettiğimizi kontrol edebiliriz.
Bazen basit bir şarkı bile çocukların duygusal stresle baş etmelerine yardımcı olabilir. Çocuğun sevdiği bir şarkının sözlerini değiştirip şöyle yapabilirsiniz örneğin: “Kızdığımda kardeşime vuramam ama yere ayağımla güm güm diye vurabilirim.”
4. Resimleri “Okuyun”
Araştırmalar kitap okumanın – hikaye, roman – empatiyi geliştirdiğini söylüyor. Resimli kitaplar, küçük çocuklara duygusal okuryazarlığı öğretmek için güçlü birer araç. İllüstrasyonlar, görsel bir metin değerinde ve çok önemli ipuçları içeriyor. Bir hikayede mutlu, korkutucu ya da üzücü bir olay olduğunda, durun ve resme birlikte bakın. “Şu küçük kıza bak, sence şu anda kendini nasıl hissediyor?” Karakterlerin yüz ifadelerini, nasıl durduklarını ve neler yaptıklarını birlikte inceleyin. Aynı yöntemi birlikte çizgi film ya da film izlerken de uygulayın.
5. Farkındalık Çalışmaları Yapın
Meditasyon ve nefes çalışmaları doktorlar tarafından çok uzun süre önce keşfedildi. Şimdi sıra öğretmenlerde ve anne babalarda. Bu çalışmalar, zihinsel sağlığı desteklemenin ve duygusal regülasyonu geliştirmenin yollarından biri. En basit meditasyon uygulamasını şöyle yapabilirsiniz: Oturduğunuz yerde hareket etmeden gözlerinizi kapatın, sakinliği hissedin ve dikkatinizi duyularınıza verin. Etraftaki seslere, kokulara, bedeninizin dokunduğu yerlere, gözünüzde canlanan görüntülere… 60 saniye boyunca çocuğunuzla ya da öğrencilerinizle sessizce oturun. Ardından gördüklerinizi ve duyduklarınızı birbirinizle paylaşın. Parkta etrafınızı dinleyerek yürüme çalışması yapın. Uykudan önce ya da okul gününün sonunda, o gün içinde sizi mutlu eden küçük anları birbirinizle paylaşın.
Sonuç olarak duygusal okuryazarlık alfabeyi öğrenmek kadar temel bir gereksinim. Psikolog Daniel Goleman’ın söylediği gibi “Eğer elinizde duygusal becerileriniz yoksa, eğer sizi strese sokan duygularınızı yönetemiyorsanız, eğer empatiden yoksunsanız ve etkili ilişkiler kuramıyorsanız, o zaman ne kadar zeki olursanız olun hayatta çok da ileri gidemezsiniz.”