Çocuklar aileleri tarafından diğer çocuklardan daha özel ve daha fazla hak sahibi olarak görüldüklerinde, üstün bireyler oldukları görüşünü içselleştirebiliyorlar.
İş yerinde, sosyal ortamlarda ya da belki de en korkuncu (!) evde, er ya da geç herkesin baş etmek zorunda kaldığı “azılı” bir narsistik kişilik bulunuyor mutlaka. Bu insanları görünce “Nasıl bu hale geldi acaba?” diye merak edip duruyoruz. “Çocukluğu nasıldı acaba?” diye düşünüyoruz.
Görünen o ki araştırmacılar ilk kez bu soruya el attı. Yaşları 7 ile 11 arasında değişen 565 çocuğu ve ailesini – 415 anne ve 290 baba – takip etti ve onlara çeşitli anketler yaptı.
Sonuçlar oldukça net şeyler söylüyor: Gelişim çağında çocuklarına “aşırı değer yükleyen” aileler, yani onlara diğerlerinden daha üstün olduklarını ve özel muamele görme hakkına sahip olduklarını söyleyenler, narsistik çocuk yetiştirmeye daha meyilliler. Bu çocuklar büyüdüklerinde de narsistik yetişkinlere dönüşüyorlar. Tabii böyle olmamaları için herhangi bir şey yapılmadığı takdirde.
“Çocuklar aileleri tarafından diğer çocuklardan daha özel ve daha fazla hak sahibi insanlar olarak görüldüklerinde, üstün bireyler oldukları görüşünü içselleştirebiliyorlar, ki bu narsisizmin özünde yatan bir görüştür.” diye yazıyor araştırmacılar yeni yayınlanan araştırmanın sonuçlarında. “Ancak çocuklar aileleri tarafından sevgiyle ve takdir edilerek büyütülürlerse, değerli bireyler oldukları görüşünü içselleştirerek büyürler ki bu da özgüvenin özünde yer alan bir görüştür.”
Bu sezgisel olarak insana oldukça doğru geliyor ancak araştırmacıların – Ohio Devlet Üniversitesi’nden Brad Bushman ve Amsterdam Üniversitesi ve Utrecht Üniversitesi’nden Eddie Brummelman – belirttiği gibi bu geçerli tek açıklama değil. Psikanalitik kuram, narsistiklerin, kendilerine çok az sıcaklık ve sevgi gösteren ailelerin sonucu olarak ortaya çıktığını iddia ediyor.
Bu yüzden Bushman ve Brummelman sosyal öğrenme teorisi ile – bu teoriye göre hepimiz modellenen davranışlar yoluyla öğreniyoruz – psikanalitik iddiayı karşılaştırmaya karar verdi. Ve sonuçta çocukların narsisizmi gerçekten de kendilerine “özel”den bile daha fazla olduklarını öğreten ailelerinden öğrendiklerini buldu.
Araştırmacılar aynı zamanda narsistler ile – diğer insanlardan daha agresif hatta daha saldırgan olan ve depresyon, anksiyete ve uyuşturucu bağımlılığı konusunda daha yüksek bir risk altında olanlar – özgüveni güçlü olan insanlar arasındaki farkı da belirlemek istedi. Yukarıda belirtildiği gibi çocuklarına içtenlikle davranan ve onlara takdir duygularını gösteren aileler, bunu onların üstün oldukları fikrini desteklemeden yaptıklarında, özgüveni tam olan çocuklar yetiştiriyorlar.
Şimdiye kadar genelde narsistik yetişkinler üzerine araştırmalar yapıldı. Ancak 2008 yılında Brummelman bir röportajda küçük çocuklar için de güvenilir test araçlarının artık mevcut olduğunu açıkladı. Brummelman, 7 ya da 8 yaşında çocukların kendilerinden memnun olup olmadıklarını anlatma becerileri geliştirdiklerini ve kendilerini başkalarıyla kıyaslamaya çok fazla meyilli olduklarını söyledi. “Bu, ailesel etkilere özellikle duyarlı oldukları bir yaş.” diye ekledi.
Araştırmacılar, sebep ve sonuç ilişkisini yüzde yüz ortaya koyamadıklarını da belirtiyorlar. “Elbette ailenin çocuğa aşırı değer yüklemesi narsisizmin tek kökeni değil. Tıpkı diğer kişilik özellikleri gibi narsisizm de az çok kalıtsal ve kökleri kısmen erken dönemde ortaya çıkan mizaç özelliklerinde yatıyor. Bazı çocuklar, mizaç özellikleri dolayısıyla, ailelerinin kendilerine aşırı değer yüklemelerine maruz kaldıklarında narsistik olmaya diğerlerinden daha fazla meyilli olabiliyorlar.”
Böyle biriyle baş etmenin zorluğu dışında, neden bu kadar önemli olsun ki bu konu diye düşünebilirsiniz. Ancak narsisizm son yıllarda Batı gençliğinde yükselişe geçti. Bushman kendisiyle yapılan bir röportajda bu konudaki kaygılarını şöyle dile getiriyor:
“Yaklaşık 30 yıldır agresyon üzerine çalışmalar yapıyorum ve bir insanın sahip olabileceği en zarar verici inancın, kendisinin başkalarından üstün olduğu inancı olduğunu gördüm. ‘Erkekler kadınlardan daha iyidir; benim ırkım, benim dinim seninkinden daha üstündür.’ İnsanlar başkalarından daha iyi olduklarına inanmaya başladıklarında öyle de davranmaya başlıyorlar.”
Bushman ve Brummelman araştırmalarında şöyle yazıyor: “Narsistik bireyler kendilerini diğerlerinden daha üstün hissediyorlar, kişisel başarıları konusunda fanteziler kuruyorlar ve özel davranılmayı hak ettiklerini düşünüyorlar. Kendilerini aşağılanmış hissettiklerinde genellikle agresif bir şekilde ya da hatta şiddet göstererek etraflarına saldırıyorlar.”
Bu süreci durdurmak için herhangi bir şey yapılabilir mi peki? Brummelman, “Evet!” diyor. 7 ve 12 yaşları arasında, duygular geliştiğinde ve sonrasında. “Belki de ailelerin, çocuklarını el üstünde tutmadan ve onlara diğerlerinde daha iyi olduklarını söylemeden de çocuklarına sevgi ve takdir duygularını göstermelerine yardım etmenin bir yolunu bulabiliriz.”